Rekabet çokça sevdiği ama ne kadar severse sevsin bir nebze de nefret ettiği bir şeydi. Sınırlarını zorlamak ve elinden gelenin en iyisini yapmak hep onun bir parçası olmuştu. Çoğu zaman yapardı da, herkesten iyi herkesten yetenekli olurdu. Çok çalışırdı ve gerisinde kalan insanlara acıyarak bakmaktan gocunmazdı.
Bakugou hayatı için çalışmış sınırlarını milyonlarca kez zorlamış ve en çokta kendisiyle rekabet etmişti. Hep bir sonraki versiyonu olmak için mücadele vermiş geride bıraktığı insanlardan üstün olduğuna inandırmıştı kendini. O farklıydı, o özgünlüklüydü, o insanlardan üstündü. Uzun yıllarca böyle düşünmüştü. Bunun doğru olduğuna inanıyor ama aynı zamanda hayatında elde edemediği şeyler için çalışıyordu.
Ayrıcalıklı olduğuna, farklı olduğuna inanıyordu.
Dünyasının tersine dönmesi tek bir çocuk sayesinde olmuştu. Aslında o farketmese de yıllardır yanında büyüyen çocukluk arkadaşı Izuku Midoriya.
Minicik, bebek adımlarıyla herkesten gizli gizli çalışarak yaklaşmıştı yanına. Eğer bir parkurda olsalardı Bakugou kendini görünmez biriyle yarışıyormuş gibi nitelendirebilirdi çünkü Midoriya onun için hayatının hiçbir döneminde rakibi olmamıştı. O her zaman küçümsediği özgünlüksüz küçük çocuktu. Onu görmemişti. Görmek istememişti. Emin olduğu bir şey varsa o da her daim Midoriya'nın onun arkasında kalacağıydı.
Ama işte, hayat bazen yanıltıyordu.
Bazen kendinizi o kadar büyültürdünüz ki etrafınızdaki herkesi vızıldayan bir sinek kendinizi de kuyruğunu sallayarak onları kovalayan bir aslan gibi hissedersiniz. Bakugou yaşamının çoğunda böyle hissetmişti. Arkasına bakıp sinekleri görmesine gerek yoktu, kuyruğunu sallaması yetiyordu. Hem tahmin edebileceği en son şey bir sineğin büyüyüp sanki sihirli bir değnek dokunmuşçasına aslana dönüşmesi olurdu.
Arkasını döndüğünde çoktan diğer aslandan bir pençe yemişti. İkisi de biliyordu ki aynı bölgede birden fazla aslan anlaşamazdı. İkisi de kendi bölgesini savunmak istiyorlardı. Bu yüzden birbirlerine kükrediler.
Gel zaman git zaman bunun böyle olmayacağını anladılar. Ne kadar pençe atarlarsa atsınlar ne kadar kükrerlerse kükresinler birbirlerini yenemiyorlardı. Izuku ilk darbeyi başlatıp çocuğu sersemletmiş olabilirdi ama Bakugou çabuk toparlanmıştı. Hem artık Izuku savaşmak istiyor da değildi..
O, ikisi küçük bir aslanken yaptıkları sahte kavgaları özlemişti...
Sessiz bir barış yapıldı. Bir ittifak. İkisi de kendi bölgelerinde kaldı. Yine yarıştılar ama kurallara uygun bir biçimde. Bakugou için bu oldukça zor olmuştu. Karşısında görmeyi beklediği sinek artık büyüyüp kocaman bir aslan olmuştu.
Bilmediği şey yarattığı bu aslanın aslında kendi eseri olduğuydu. Hep onun izlerini taklit etmiş yavru aslan giderek annesine dönüşmeye başlamış büyümüştü.
Bakugou başladıkları bu ilişkinin nasıl olduğunu bilmiyordu. Geçmişten gelen hisleri yüzünden mi yoksa anlık bir hata mı olup olmadığını bilmiyordu.
Yıllarca düşman olan iki ülkenin bir anda savaşı kesip birbirlerinin yaralılarını iyileştirmesi gibiydi bu durum.
Kirishima'nın havuzun başında söylediği şey bu yüzden canını sıkmıştı. Yıllardır düşman olan iki ülke hangi yüzle çıkıp biz barış yaptık diyebilirdi ki? Ölen onca insandan, yaralanan onca çocuktan, açılan onca yaradan, kurulan bunca hileden sonra..
Birkaç gündür görüşmüyorlardı. Bakugou, çocuk boynuna sarılıp ağladığı o garip günden beri kendine alan yaratıp düşünmeye çalışıyordu. Hissettiği duygu pişmanlık değildi belki ama ona en yakın şey olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Chance || 🄱🄰🄺🅄🄳🄴🄺🅄
Fanfiction"Bir gecelikte olsa Kacchan, senden beni sevmeni istiyorum." Ve bir havai fişek sesi yankılandı odanın içinde. Ardından diğerleri. Renkli ışıklar cama yansıyor, herkes yeni yılı kutluyordu. Havai fişekler havayı aydınlatıyor, alt kattakiler mutluluk...