Not:Bu hikaye Havgard isimli fantastik bir diyarda geçmektedir.
Not 2: Hikayede yetişkin içerikli unsurlar bulunmaktadır.
Wallace, Roxtavus'un manzarısını balkonundan izlerken bir yandan düşüncelerinde kayboluyor, diğer yandan ise sigarasından çekiyordu.
"Son geldiğimden beri biraz daha toparlamış" diye geçirdi içinden ve sigarasından bir nefes daha aldı.
Başkent Freurd'dan kaçtığından beri aklında sorular dolaşıp duruyordu."Ak Kardeşlik ne durumda ?" "Alpar iyi durumda mı ? "
Bütün bu sorular onun aklını yiyip bitirirken sigarasından bir nefes daha çekti."Zod beni nerde arıyordur acaba ? Kesin Güneye doğrudan indiğimi düşünmüştür."
"Acaba Üstad Wunu'mu dinlemeliydim" diye iç geçirdikten sonra sigarasından son bir nefes alıp balkondan aşağı bıraktı. Kaldıkları mekana tekrar baktı, dikkat çekmemesi için görkemli ya da şatafatlı bir yer değildi oldukça standart bir binaydı.
Yıllardır saraylarda yaşadıkları için ilk başta uyum sağlamak onlar için zor olsada başındaki dertler varken kaldıkları bina hiç umurunda değildi. "Ailem güvende olsun yeter" diyerek iç geçirdi.
Dalgın düşünceleri kenara bırakmaya karar veren Wallace bulundurduğu iki çuvala baktı.
Çuvalların birinde Üstat Wun'a kaçıracağı kraliyet sırları,büyü kitapları ve gelecek projeler hakkındaki yazıları bulunduruyordu.
Diğer çuval ise kraliyetten kaçırdığı ve Bertor'a teslim edeceği büyülü kılıç ve mızrakları barındırıyordu. " Her şey iyi olacak, hepimiz mutlu olacağız " diye iç geçirmişti.
Arkasından karısı Andy'nin ona seslendiğini duydu. " Yine derin düşüncelerine dalmışsın " diyerek elini Wallace'ın omuzuna koydu. Wallace ise ona dönerek " Bütün kraliyet peşimizdeyken nasıl olmayayım " dedi.
"Merak etme her şey iyi olucak, işin sonuna geldik. Burdan tek bir gemi ile hemencecik Cehennem Sınırları'na varmış oluruz" dedi Andy, Wallace'ın gözlerine bakarak.
"Sahi, şu meşhur tapınak tam olarak nerdeydi ?" diye sordu Andy.
"Gidince görürsün, çok derinde bir yerde oraya bir varırsak rahatlıycam"
"Şarap getirmemi ister misin canım ?" diye sordu Andy.
"İsterdim ama yolculuktan bir saat önce kafamı bulandırmak istemem, her an dikkatli olmalıyız. Şu tapınağa bir varalım sabaha kadar içeriz." diyerek yanıtladı ve Andy'e yaklaşıp ona sarıldı.
"Keşke Alparda bizle gelseydi, kim bilir nerelerdedir şimdi ?" dedi Andy, Wallace'ın gözlerine bakarak.
"O Üstat Wuna sonsuz bir sadakat besliyor, onun dediği yoldan hayatta ayrılmaz. Hem merak etme eminim bizden önce varmış olur hergele." Diyerek gülümsedi. "Umarım gerçekten iyi durumdasındır Alpar" diyerek iç geçirdi.
"E sende Üstat Wuna sadık değil misin" dedi Andy meraklı gözlerle Wallace'a bakarak.
"Alparın benim gibi koruduğu bir ailesi yok, o her an aksiyona dalabilir. Benim aklımda hep siz varsınız, hem ben kendimi düşünmüyorum ki sizi düşünüyorum.Siz olmasanız Alparla adam indire indire gidiyorduk şu an" diyerek hafiften bir gülümsedi.
Bunun üzerinde Andy kocasının dudaklarına yaklaştı ve gün doğarken öpüştüler. Dudaklarını çektikten sonra birbirlerine baktılar ve sonra dudaklar tekrar birbirine deydi ve on beş saniye kadar sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Fırtınaları
FantasyHavgard'da her şey normal giderken beklenmedik bir takım ölümler sonucunda haneler arası çatışma, tarikat ayaklanmaları ve intikamcılar ortaya çıktığında bundan faydalanacak olan bir düşman uzun zaman sonra geri dönecektir...