Bölüm 2: Yeni General

28 1 1
                                    

  Not: Pembe mantar ve sarmaşık tütünü bu diyardaki uyuşturucu çeşitlerindendir.

Not 2: Karakterlerin soy isimleri doğduğu topraklara ve sahip olduğu hane güçlerine göre belirlenir.


Edward gecenin deniz manzarasına bakarak derin bir şekilde düşünüyordu. Roxtavus'tan başladıkları bu gemi yolculuğu hala bitmemişti ve kral Jarus'un onu görüşmeye davet etmesi onu düşündürüyordu.

"Acaba Wallace ile ilgili mi ?" diye aklından geçirdi. Ne de olsa onu büyü konusunda iyi bir şekilde eğitmiş hocalarından biriydi. Onun hain olduğunu öğrendiğinde, hele birde ak kardeşliğin lideri olduğunu öğrendiğinde Edward şok geçirmişti.

Ama onu daha çok şok eden olay ise yakın zamanda onun ölüm haberini almasıydı.

Edward kral Jarus ile görüşmesini kafasında kurarken arkadan iş ortağı Javo seslendi "Ulan senin kadar düşünsem filozof olurdum ne düşündün be" bunun üzerine Edward arkasına dönüp hafif bir tebessüm etti.

"Tüm bu olanlar beni düşündürüyor sadece Javo, koskoca kralla görüşeceğim düşüncelere dalmam normal değil mi ?"

Javo elini Edward'ın omzuna koydu ve "Sende haklısın ama kafana takma artık hem bak geldik sayılır" diyerekten Freurd'un meşhur heykellerini eliyle işaret etti.

Edward burayı ne kadar özlediğini fark etmişti, Roxtavus'a sadece anarşist örgütleri etkisiz hale getirmek için gitmişlerdi fakat Roxtavus'un her köşesinden başka bir bela çıktığı için sürekli farklı farklı suçlulara yönlenmeleri gerekmişti.

Gemi iyice iskeleye yaklaşmışken Edward aklından "Acaba kardeşlerim ne yapıyordur" diye geçirdi.

Gemi iskeleye yanaştığında Edward ve Javo yavaşça indi, Javo gemi yolculuğundan sıkılıp biraz şarap içtiğinden dolayı hafif sersem bir şekilde ilerledi ve elini Edward'ın omzuna koyarak " Ben bi bizimkileri görmeye gidicem ortak görüşmede bol şans" dedi.

Bunun üzerine Edward da elini Javo'nun omzuna koydu ve "İyi iş çıkarttık ortak, artık gitte biraz dinlen" dedi.

Bunun üzerine Javo "Çıkardık değil mi lan harbiden" dedi. Hala biraz sarhoş olduğu için hafif geveleyerek konuşuyordu. Edward bunu başıyla onayladı ve adamlarına Javo ile evine kadar eşlik etmeleri için işaret etti.

Kendisi içkiyi pek sevmesede Javo'nun her fırsatta içmesine alışmıştı artık, yinede aşırı içmesine izin vermiyordu çünkü o zaman kendini kaybedebilirdi.

Edward arkasına dönüp son kez gemiye baktı ve derin bir nefes çekip kraliyet sarayına doğru yürümeye başladı. Bir yandan aklı sürekli kardeşleri John ve Myron'da idi.

Kral Jarus'un çağırmasının sebebinin kardeşleri ile alakalı olabileceğini bile düşünmüştü fakat sonra bu düşünceyi saçma bulup aklından atmıştı.

Kraliyet sarayına yaklaştıkça orda ekibiyle birlikte yaşadığı onca anı canlanıveriyordu, bu hale gelebilmek için ne kadar çabaladığını ve ne kadar ecel teri döktüğünü hatırladı. Edward için ailesi ve krallığından önemli bir şey yoktu. Onları en iyi şekilde korumak için her türlü fedakarlığa hazırdı.

O an aklına kralın ona zorlu bir görev verebileceğini düşündü, "Cehennem Sınırı'nda gelişmemi oldu yoksa ?" diye aklından geçirdi. Tüm bu düşünceler aklında gezerken kraliyet bölgesinin sınırına vardığını fark etmemişti.

Oradaki koruma askerler içip aralarında konuşurken tek tek başıyla Edward'ı selamlıyorlardı. Edward da tebessümle onları selamlıyordu.

Cennet FırtınalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin