"Burda işimiz bitti, bu herifi al zincirle ve çalışma yerime götür."
John gözlerini güçlükle bir kafeste açtı. Yanında zincirlenmiş iri bir adam duruyordu. Kafesin dışında ise Rage dikilmiş onlara gözlüyordu.
"Hay sikeyim." diyerekten toparlandı John ve etrafı inceleyerek burdan nasıl kaçabileceğini düşündü.
O sırada Ashley ise iyice izleri takip edip John'un bulunduğu kaleyi bulmayı başarmıştı. Yaraları onun durumunu zorlaştırsada umursamadan etrafa uzaklaştı. Etrafı koruyan sadece üç yaratık vardı çünkü Zaruel tüm birliğini önceki kalesinde harcamıştı.
Ashley yavaş yavaş kalenin kapısına yaklaşıp aniden ortaya çıktı ve ilk yaratığın kafasına oku geçirdi. İkinci yaratık mızrağını fırlatınca Ashley buzdan kalkanıyla bunu bloklayıp seri bir şekilde okunu gerdi ve yaratığım kafasına isabet ettirdi.
Ashley kapıya geldiğinde kapıdaki yaratık kılıcını savurdu. Ashley iki darbeden kaçıp kalkanıyla yaratığın kılıcını sıkıştırıp diğer elindeki bıçak ile yaratığın yüzünü parçaladı. Ve ardından yavaş bir şekilde John'un tutulduğu odaya doğru gitti.
O sırada Myron ise tekrar baygınlık geçirmişti ve etraftakiler tarafından molozların arasından çıkarılmıştı.
Myron gözlerini açtığında Gus, Zombo, Senor ve Fred'i gördü. Gus ona şaşkın bir şekilde bakarken Zombo cesetlere bakarak ağlıyordu. Senor ise köşede sessiz bir şekilde ağlamaktaydı.
O sırada öfkeyle bir çığlık sesi duyuldu. Fred, Scorie'nin cesedinin önünde acıyla haykırdı. Ardından cesedin başında dakikalarca ağladı.
"Neler oldu Myron ?" diye sordu Gus. Yüzünde dehşet içinde kalmış bir ifade vardı.
"Kenyon kaos boyutunu açtığında bir ordu çıkıp herkesi öldürdü. Şimdi neredeler ?" dedi güçlükle.
"Bir bölgeyi ele geçirdiler ve bölgelerini sürekli genişletiyorlar. Kimseye merhametleri yok."
"Ne yapacağız ?" dedi Myron fakat Gus bu duruma sessiz kaldı.
Ardından Fred öfkeyle haykırarak elinden ateşler çıkarıp ortamdan uzaklaşmaya çalışınca Zombo onu tuttu. İkiside ağlamaktaydı.
"Sakin ol s-sakin ol dostum. Kendini öldürtmen hiçbir işe yaramaz." dedi Zombo yutkunarak.
"Anasını sikeceğim onların lan, Scorie'me ne yaptılar. Şuna bak dostum ha ustam, ustam NE OLDU SANA ?" dedi Fred ve tekrar dizlerinin üstüne çöktü.
Bunun üzerine Gus gözyaşlarını tutamadan dökerek Senor'a yöneldi.
"Senor, Myron'un yaralarını iyileştirebilir misin ?"
"E-evet." dedi Senor titreyerek."
"Biri bana burda neler olduğunu anlatabilir mi ?" dedi arkalarından gelen Vincent.
"Vincent ?" dedi Myron hayretler içerisinde.
O sırada Emily zar zor Alpar'ı mağaraya getirmeyi başarmıştı. Emily mağaraya vardığında askerler hızlıca Alpar'ın yaralarını incelemeye koyuldu. O sırada Emily ise düşüncelere dalan Wun'un yanına gitti.
"John nerde ?" diye sordu Emily.
"Heniz bilmiyorum ama bildiğim başka bir şey var. Bir grup büyücü bir tren soyup büyü kaynaklarını kullanarak kaos boyutunu açmışlar. Heraklim boyuttan ordusuyla çıkıp Cehennem Sınırı'nı ele geçirmeye başladı. Kimseye acımıyor ve bir ateşkes yapmak gibi bir derdi yok. Askerlerimi savunmaları için gönderdim ama durum çok kötü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Fırtınaları
FantasyHavgard'da her şey normal giderken beklenmedik bir takım ölümler sonucunda haneler arası çatışma, tarikat ayaklanmaları ve intikamcılar ortaya çıktığında bundan faydalanacak olan bir düşman uzun zaman sonra geri dönecektir...