sana, chan ve kayalık ⁷

120 28 10
                                    

- 10 june

jennie kim ve kim jisoo haberinin üzerinden günler, haftalar geçti. jeon jungkook ve kim taehyung haberinin üzerinden aylar geçti.

ama jeongin'nin üzerinde bıraktıkları etki hâlâ aynıydı.

aklına geldikçe, hatırladıkça daha da kötü hissediyordu kendini. gazetelerde, yang jeongin ve seo changbin yazısının olmasından korkuyordu. hogsmeade kasabasının adını çıkarmaktan korkuyordu.

büyüğünün de kendinden bir farkı yoktu aslında.

küçüğüne bunları düşündürmemek için uğraşsa da, bu kaçınılmazdı. her gün korkuyla uyanmak, yakalanma korkusu... ve dahası.

gazeteleri okurken, bir yandan tanrıya dua ediyor, bir yandan ise ellerinin titremesine engel olmaya çalışıyordu, yang jeongin.
gerçi tanrıya dua etse de, kabul etmezdi, değil mi? çünkü o, tanrının lanetlediği bir insandı. eh, en azından diğerleri böyle düşünüyordu.

elindeki gazetede kötü bir haber olmadığına kanaat getirerek, derin bir nefes aldı ve babasının okuması için onun koltuğuna bıraktı.

bugün, hogsmeade'de olan güzel hava yüzünden birçok kasabalı, dışarı dökülmüştü. kimisi, sandalyelerini çıkarmış, gazatesini okuyordu. kimileri ise serdikleri kilimlere. kimileri ise çimlerde yuvarlanarak, temiz ve güzel havanın tadını çıkarıyorlardı.

jeongin ise bu güzel havanın fırsatını bilerek, berry'nin yanına gitti. dışarıda, kuşları kovalayan köpeği kucağına alarak sevdi ve kulağına fısıldadı.

"changbin'e haber verir misin? kayaya gelmesini haber et ona, hadi." deyip yere bıraktı köpeği. köpek ise neşeyle koşarak, birazcık sıkılmış olan changbin'nin yanına vardı hemen.

changbin, köpeği görür görmez gülümsedi ve ayağa kalktı. berry'nin temiz, kahverengi tüylerini okşayarak hızla, kasabının biraz uzağında olan göle doğru yöneldi.

sevgilisi çoktan kayanın arkasına yerleşmiş, büyüğünü beklemeye başlamıştı. birden yanına yerleşen bedenle şaşırıp ürkese de, hemen gülümseyerek sevgilisine sarıldı.

"yavrum," kendisine sarılan minik bedeni kolayca kucağına çekerken, gülümseyen yüzü hiç solmuyordu.

"özledim seni."

aynı anda kurdukları cümle yüzünden güldüklerinde, changbin bu anı değerlendirerek sevgilisini gülüşünden, dudaklarının üzerinden öptü.

"bugün kasaba çok dolu, dikkatli olalım." diye uyardı jeongin. ama bu changbin'nin hiç umurunda değilmiş gibiydi. jeongin'nin çenesine, yanaklarına ve yüzünün her bir yanına bıraktığı kelebek öpücükleri jeongin'i huylandırırken, bir yandan ise kıkırdamasına yol açıyordu.

"ya, binnie.." boynuna inen öpücükler yüzünden iyice huylanırken, sevgilisini durdurmaya çalışıyordu.

"dursana, huylanıyorum!" elini, changbin'nin dudaklarına bastırdığında, bu seferde sevgilisinin avuç içine dizdi öpücüklerini.

"ne kadar özlemişim, haberin var mı? bırakta öpeyim doya doya." diyerek, jeongin'nin eline son bir buse bıraktı changbin.

"peki, öp hadi." gülümseyerek izin verdi kahverengi gence.

"dudaklarını getir bakayım," jeongin, itiraz etmeden dudaklarını sevgilisinin dudaklarına bastırdı.

sakin devam eden öpücük, gölün yavaşça akması ve hafif dalgalarının sesi, kuşların cıvıltısı ve uzaktan gelen kasabalıların sesleri. jeongin ve changbin, buradayken bunların hiçbirisini umursamıyorlardı. bu kayanın arkasındayken, dünya da sadece kendileri varmış gibiydi.

sadece jeongin ve changbin.

uzun süren öpücük, changbin'nin ayrılması ile son buldu. nefes nefese, "ne kadar özlemişim ya, gel biraz daha öpeyim." dedi changbin.

jeongin ise yine itiraz etmeden, sevgilisinin dudaklarına kapandı.

öpücük bu sefer, kayanın arkasında duydukları seslerle bozuldu. jeongin, korkuyla sevgilisinin kucağından inerken, changbin kayanın arkasına bakmaya çalıştı fakat beceremedi.

zaten bir süre sonra duydukları seslerle, kimlerin geldiğini anladılar. "chan! yapmasana, bir gören olacak."

bu, sana noona'nın sesiydi.

"chan, sana diyorum!" kız, kıkırdayıp bir yandan sevgilisini durdurmaya çalışıyordu.

"asıl siz durun, minatozaki hanım. ne kadar özledim sizi, biliyor musunuz?" bu kayanın görevi, birbirine hasret kalmış sevgililerin hasret gidermesi için mi koyulmuştu buraya?

changbin, yüzünden hafif bir sırıtma ile jeongin'e döndüğünde, çocuğun hâlâ korkuyla beklediğini gördü.

"abiniz de bayağı hızlı çıktı, yang bey." tıpkı chan'nın dediğini taklit ederken, jeongin'de sevgilisinin omzuna patlattı bir tane.

"sessiz ol," dedi jeongin, abisinin ve sevgilisinin gitmesini bekleyerek.

"onların gitmesini beklersek en az iki saat buradayız, yang bey. en iyisi biz gidelim." dedi changbin, oturduğu çimin üzerinde kalkıp üstünü silkeledi.

"ne diyeceğiz peki?" dedi jeongin, fısıldayarak.

"bana bırak," kayanın arkasından çıkıp, öpüşen çiftin bir anlık ayrılıp, sana'nın çığlık atmasına sebep olsa da, durumu hemen toparlamaya çalıştı.

chan, changbin arkasına saklanmış olan jeongin'i gördüğü gibi kaşlarını çattı.

"öhm, rahatsızlık verdiğimiz için özür dileriz. siz devam edin, bizde kasabaya dönüyoruz zaten." dedi changbin hızla. sana, ne olduğunu anlamış olacak ki, fazla üstelemedi.

chan, sevgilisinin belini bırakarak konuştu. "jeongin, sen ne arıyorsun changbin'nin yanında?"

"hyung, changbin hyung'u burada görünce yanına gidip oturdum, o kadar. şimdi kalkıyorduk zaten." dedi jeongin, şişmiş dudaklarını saklamaya çalışarak.

sana, durumu kurtarmak için, sevgilisinin yanağına bir öpücük kondurup dikkatini kendisine çekti.

"boş ver, channie. gidiyorlarmış zaten, bizde kayanın arkasına geçelim."

chan, sevgilisinin dediğine uyarak umursamadan kayanın arkasına geçti. siyah saçlı, sevgilisinin elini kavradığı gibi hızlı adımlarla kasabaya ilerlemeye başladı.

"yakalanıyorduk! daha kötüsü, artık yerimizi biliyorlar ve sürekli gelip duracaklar." dedi jeongin, mızmızlanarak.

"bir şey olmaz yavrum, boş versene. yeni bir yer buluruz bizde." diyerek omuz silkti kahverengi saçlı.

kasabaya vardıkları zaman, sanki hiç kucak kucağa oturmamış, hiç öpüşüp buraya gelmemiş gibi davranarak ailelerinin yanlarına ayrıldılar. yani ayrılmak istediler çünkü seo ve yang ailesi, serdikleri kilimlerde oturmuş, sohbet ediyorlardı.

changbin, iki ailenin yakınlığına gülümseyerek, kilimin üzerine kuruldu. jeongin'de sevgilisinin yanında yerini aldı ve büyüklerinin sohbetini dinlemeye başladı.

anlaşılan sana ve chan bu ortamdan kaçmak için kayanın arkasını tercih etmişlerdi.

-

one love, two boy ☓ jeongbin✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin