-8-

191 35 11
                                    

Majeste- Aşk dediğin

Hakan Peker- Karam

İyi okumalar...

****

"Karam aşkın, sevgin bu mu, n'olacak bu aşkın sonu. Bir barışır karam bi küsersin. Beni böyle divane edersin!" diyerek şarkıya eşlik ettim. Ne mi yapıyordum? Kek, poğaça ve atıştırmalıklar hazırlıyordum. Biraz sonra derse geçecektik. Sude, "Kömür gözler yaban dudaklar. Ya bu endam bu cilve bu nazlar. O dudaklar helalim haktır. Bende canım banada günahtır!" diyerek bana katıldı. Gülerek yardım etti bana. Yiyecek ve içecekleri tepsiye koyup salona geçtik. Onlarda defter ve bilgisayarları ayarlamıştı. Tepsinin üstündekileri yerleştirdim.

Dikdörtgen bir masaydı. Yanımda Bulut karşımda Asel onun yanında ise Barış vardı. En başta ise Sude oturuyordu. Buluttan taraftaydı. Saçımı rasgele at kuyruğu yaptım. Bilgisayarı önüme çektim. Asel, "Ellerine sağlık kek çok güzel" dedi. Gülümseyerek "Afiyet olsun" dedim. "Hangi ders?" dedi Sude. Ortak çalışacaktık. "Edebiyat" diye yanıtladı Barış. Denilen konu anlatımını açıp bilgisayarı hepimizin göreceği bir yere koydum. Renkli bir kalemle konu başlığını yazdım ve derse başladık.

45 dakika sonra...

Asel, "Molaya mı geçsek, yoruldum?" dedi. "Al benden de o kadar" dedim bıkkınlıkla. "Tamam mola yapalım" dedi Barış Öğretmen tavrıyla. Gülmemek için dudağım ile burnumun arasında kalan kısmı kaşıyıp kafamı başka tarafa çevirdim. Sude ise kahkahayı bastı. "Tamam hocam bir de şey diyecektim. Ödev yok mu?" diyince kendimi tutamayıp kahkahayı bastım. Bulutta gülüyordu. Barış, "Abartın" diyerek ayağa kalkıp Aseli kendine çekti. Elini tutup üstünü öptü "Biz bahçedeyiz" diyerek dışarı çıktılar. Kafamı kolumun arasına gömüp gözümü kapattım. Uykum vardı çünkü dün gece 3 saat anca uyumuştum. Yorgundum kısacası..

Bir sandalye sesi daha geldi. İkisinden biri kalkmıştı. Sude, "Odamdayım. Mümkünse çağırmayın Deniz aşkımla konuşacağım" diyerek çıktı odasına. Bulut'un oflayan sesini duydum. "O Deniz'e de ki; 'Beni üzersen Bulut ebeni sikermiş' ilet!" diye bağırdı. Kafamı kaldırıp ona döndüm. "Gerçekten seviyorsa o üzülmesin diye elinden geleni yapar." dedim. "Tecrübelisin herhalde" üstüme ceket gibi bir şey bırakmıştı. Kokusu etrafımı sarınca onun olduğunu anladım. "Aşık olupta benim için her şeyi yapacak bir kişi ile karşılaşmadım daha ve sevmedim." dedim. Kafam koluma gömük olduğu için sesim boğuk çıkıyordu. Bir şey demeden sessiz kaldı. Derin bir nefes verdiğini duydum.

Nefesi anlıma çarptı. Şuan dibimde miydi?! Bu çocuk bir anda neden dibime yaklaşır ki? Seninki canda bizimki ne??!

Kafamı kaldırdım. Yüzlerimiz çok yakındı. Nefesi dudağıma vuruyordu. Geri çekilmesini bekledim ama öylece durdu. "Uzaklaşsana be" dedim. Sesim tuhaf çıkmıştı. "Neden?" diye sordu. Kafasını yana eğerek dudağını ıslattı. "Yine mi heyecan yapıyorsun?" diyerek sırıttı. O anda olaya benim hıçkırık el attı. Sırıtışı kahkahaya döndü. Koluna vurup diğer tarafa döndüm. "Valla sevdim ben bu hıçkırığı" dedi pişkin pişkin. "Kes sesini!" dedim ters ters. Aklıma çocukluğumuzdaki o anı geldi...

"Ay! Nerdesin?" diye bağırdı. "Bana Ay demeyi kes!" dedi Gece. "Sende bana Gökyüzü deme o zaman!" dedi Bulut.

Sinirle saklandığı yerden fırladı. Karşısına geçip saçını çekti. "İstediğimi derim. Gökyüzü!!" diye cırladı. Bulut sinirle gözlerini kapatıp açtı. Dibine iyice yaklaştı. Yüzleri arasında milim mesafe kalmıştı. Gece onu itti ama Buluta gücü yetmedi. Yüzlerini hizaladı Bulut. "Bir daha desene?" dedi. Küçük kız kafasını kaldırıp "Gökyüzü!" diye bağırdı. Kıza daha çok yaklaştı. "Uzaklaşsanaa!" dedi.

İSTANBUL BEYEFENDİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin