7

1.5K 107 39
                                    

Sabahın erken saatlerinde uyanmış olmanın getirisiyle uykulu bir ifadeyle kafeye girdim. Mine çoktan kafeyi açmış temizlik yapıyordu. Televizyonun bulunduğu alana uyuşuk uyuşuk yürürken Zehra'nın da mutfakta kahvaltı hazırladığını gördüm. Beni gördüklerinde aynı anda "Günaydın abi, hoş geldin," diye mırıldandılar.

Onların da uykulu olduğu aşikardı ama bunun kafeyi geç kapatmamızla ilgisi yoktu. Zaten en geç birde kapatıyorduk fakat onlar sabaha karşı uyudukları için saat dokuzda kafeyi açmaları onları da zorluyordu.

Ağzımın ucuyla onlara karşılık verdikten sonra koltuğa uzandım ve kahvaltı hazırlanana kadar kestirmeye karar verdim. Fakat yine planladığım gibi olmamıştı çünkü Mine sağ olsun, elektrikli süpürgeyi çalıştırıp etrafı süpürmeye başladı. Oflayarak kafamı yastığa bastırdım sinirle.

Dün gece zaten Sezgin yüzünden doğru düzgün uyuyamamıştım bir de sabah erken uyanıp işe gelmiştim. Gerçi çoğu zaman erken kalkıp işe gidiyordum ama bu kadar yorgun ve uykulu gittiğim söylenemezdi. En azından bu kadar yorgun olmazdım ama doyumsuz bir romantizm manyağıyla flört etmem de tamamen benim kendi kaşıntımdı.

Televizyon kumandasına uzanıp televizyonu açtım. Sabah haberlerini izlemek hep en sevdiğim şeylerden biri olmuştu. Arkasından da Müge Anlı'yı izlemem tamamen dünyevi zevklerimi tatmin etmem için paha biçilmez bir kaos ortamı oluşturuyordu. Kaosa bayılıyordum, sürekli sahte maskeler arkasına saklanan insanların gerçek yüzünü görmek hoşuma gidiyordu. Ben de onlardan biriydim aslında, sahte bir maskeyle insanlar arasında çok rahat gezebiliyor, onlara yalanlar yansıtabiliyordum. Tabii sonradan o kaos ortamını da yaratarak kendimle birlikte birçok maskeyi açığa çıkartmak büyük bir haz veriyordu bana. 

En başta ailem bunun bir örneğiydi. Onlara gösterdiğim hetero maskesinin arkasına lise üçüncü sınıfa kadar gizlenmiştim. Çeşit çeşit kızlarla takıldığımı görmüşler ve o çok ahlaklı kafalarıyla "Tadına bakmadığı meyve yok," diyerek yıllarca oğullarıyla gurur duymuşlardı. Hoş, bu sahneleri izlemek bana kaos ortamını yaratmak için daha fazla güç vermişti.

Sonradan indirdiğim o maskeyle birlikte hepsi edepten, ahlaktan, dinden bahsederek beni aşağılamış, yargılamış ve türlü hakaretlerle zihniyetime darbe vurmaya çalışmışlardı. Elde edebildikleri tek şey ne kadar boş ve boktan insanlar olduklarını yüzlerine vurmuş olmamdı, zira onlara aynı ahlak ve dinle karşılık vermiş ve afallatmıştım. En büyük maskeleri ise böyle düşmüştü çünkü her hafta başka bir kızla birlikteymiş gibi davranmamın gurur verici bir şey olduğunu düşünmeleri asıl onların aşağılık zihniyetleriydi.

Zehra'nın seslenmesiyle geçmişimden silkinerek başımı ona çevirdim. Kahvaltının hazır olduğunu söylediğinde televizyonun sesini açarak yattığım yerde doğruldum. Kahvaltıyı geçen oturduğum bilardo masasının önündeki masaya kurmuşlardı ben de ceketimi çıkarıp oraya yöneldim.

Mine de makineyi kapatıp masaya oturduğunda daha müşteri olmadığı için rahattık. Dükkandan, kızların okulundan vesaire konuşa konuşa kahvaltımızı geniş geniş yapmıştık ve şimdi saat öğleni gösteriyordu. Okeylere ve bir Amerikan'a müşteri gelmişti ama siparişlerini alıp yine oturmuştu kızlar.

Mine'nin sigara paketinden bir sigara alıp yakarken Zehra masayı toplamaya başladı. Mine de sigara yakarken Zehra mutfağa geçmişti.

"Abi dün Önder abi yüzünden sigara cezası yedik yine, haberin var mı?" diye sordu Zehra.

Gözlerim hayretle aralanırken bakışlarım Mine'ye döndü. Onu bu konuda defalarca uyardığım halde yine ceza yememiz istemsizce ona sinirlenmeme neden olmuştu. Önder benim dükkandaki ortağımdı ve benim kadar onun da söz hakkı vardı çoğu şeyde fakat bu müşteriye sigara verme konusunda daha geçen ay yediğimiz cezadan sonra uzun uzun tartışmış ve bundan sonra sigara vermemeye karar vermiştik.

tribüncü [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin