𝓟𝓻𝓸𝓵𝓸𝓰

1.9K 83 58
                                    

Bundan yüzyıllar, hatta binlerce yıl önce, insanlık bir kıyamet gününe uyandı. Lanetlerin ilk defa görüldüğü güne. Ortaya çıkan bu ani gelişim insanlar daha hiçbirşey yapamadan onlara kıyameti getirdi. Bazı kişiler lanetleri görebiliyorken, bazılarını onları göremiyordu. Göremeyenler, görenlere deli muamelesi yaptı. Görenler ise bu değişik yaratıklardan korkup kafayı yiyordu, akıl sağlıklarını korumaya çalışanlar ise bu lanet denen canavar tarafından öldürülüyordu.

Lanetleri göremeyenlerin yaşadığı umutsuzluk, korku, hayal kırıklığı lanetlerin güçlenmesine neden dahada olanak sağlıyordu. Ardından lanetler katliam çıkarmaya başladılar. Korkulan gerçek olmuştu. Lanetler onların hayatlarını cehenneme çevirmeye başlamıştı. Öldürdükleri insanların cesetlerinden, küçük küçük dağlar oluşuyordu. Sadece buda değildi. Görmeyen kişiler, bu başlarına gelenleri lanetleri görenlerden bilip, 2. Bir katliam çıkarmıştı. Lanetleri gördüğünü söyleyen kişileri de öldürmeye başlamışlardı.

Herkes gerek lanetler yüzünden, gerek lanetleri gördükleri için sevdiklerini kaybediyordu. Kısa sürede yüzlerce hatta binlerce köy yok oldu. Bir sürü çocuk yetim, bir sürü ebeveyn çocuksuz kaldı. Eskiden bulunan köylerin doğal havası yerini ölüm kokusuna bırakmıştı.

Ortaya yavaştan kendi tekniklerini geliştirmeye başlayan sahirler adı verilen ve lanetleri yenebilen kişiler çıkmaya başlamıştı. Fakat buda nafileydi. Sonuçta yeni yeni türde ve seviyede lanetlerin hepsiyle aynı seviyede savaşamazdın dimi?

Tanrılara dualar ettiler, kurbanlar adadılar... ama nafile... O anda anladı insanoğlu, bu lanetlerin hepsi kendi işledikleri günahlar sebebiyleydi. Yaptıkları dualar yerini tanrılara hakaretlere bıraktı. Fakat bir kısım yinede tanrılardan yardım istemeyi ihmal etmedi. Sonuçta sığınacakları başka ne kalmıştı ki, daha neyi kaybedebilirlerdi?

Lanetlerin durumu dahada kötüleşti. Binlerce Sahir öldürüldü. Lanetler insanların eti ve kanı ile ziyafet çekip, günlerini bayram ettiler.

Herkes tanrılardan umutlarını kesmişti. Artık eminlerdi. Tanrılar onları cezalandırıyorlardı. Daha fazla yapabilecekleri birley yoktu. Ama birden bire 3 kardeş tanrı insanlığa ellerini uzattılar.

Güneşin ve cennetin, güzeller güzeli altın kalpli tanrısı Amaterasu....

Denizlerin sahibi, fırtınaların efendisi tanrı Susanoo...

Ve en büyük kardeşleri olan, dengenin ve gecenin karanlığını yarattığı ay ile dengeleyen güzelliğin timsali, Tanrı Tsukuyomi...

Her biri kendilerinin seçtiği birini kendi gücünden bir parçayla kutsadı. Amaterasu, bir çiftçinin eşinin karnındaki bebeği, Susanoo bir demircinin 1 yaşındaki çocuğunu, Tsukuyomi ise bir asilin daha birkaç aylık çocuğunu kutsadı.

Çoğu kişi burda, Tsukuyomi'nin kibirlik edip, bir asili kutsadığı söylesede, işin aslı o asilin yüreği çok temizdi. En büyük derdi o insanlara yardım etmekti. Bundan dolayı çoğu malını mülkünü dahi satmış, ve bağışlamıştı.

Kutsanan kişiler, lanet enerjisi dışında 2 enerjiye dahi sahiplerdi. Saf enerji ve saf lanet enerjisi.

Saf enerji, lanet enerjisinin aksine, mutluluk, sevinç, heyecan gibi iyi duygulardan beslenen bir enerjiydi. Kolay kolay kullanılamaz ve yönetilemez bir enerjiydi. Saf lanet enerjisi ise üzüntüden sonra gelen sevinç gibi kötü bir olayın üstüne yaşanan iyi olaydan dolayı oluşan enerjiydi.

‧₊˚♡𝐑𝐮𝐥𝐞𝐫 𝐨𝐟 𝐌𝐲 𝐇𝐞𝐚𝐫𝐭ღ ᵂⁱᵗʰ ᴿʸᵒᵐᵉⁿ ˢᵘᵏᵘⁿᵃ {✓} [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin