Dayımın iş yerinde geçen son bir haftadır her şey olağan gidiyordu. Sıradan insanlar aynı düşünceler gergin bir atmosfer. Kahve yapmaktan bıkmak diye bir durum olduğunu anlamıştım belli süredir. Zaten çok sevdiğim bir içecek sayılmazken bu kadar çok yapmak tamamen bıktırmıştı. Yine bir servisi bıraktıktan sonra çalan telefonum ile dışarıya adımladım. Bahçeye çıkıp köşedeki kediye doğru ilerledim. Telefonumu çıkarıyorken yere doğru çöküp parmaklarımı kediye sürttüm yavaşça.
- Alo?
Karşıdan gelen ses tanıdık gelince kedi elime kendini sürtüyorken tebessüm ettim.
+ Nasılsın güzellik?
Toprağın sesini belli süredir duymadığım için iyi gelmişti. Ona bunu söylemeyecek olsam da varlığı bile bu süreçteki yalnızlığımı gideriyordu.
- Eh, iyi sayılır. Sen nasılsın, sıcak mı İzmir?
Kedi parmaklarımdan kurtulup çömelen bacaklarımda dolanıyorken kıkırdadım. Kuyruğunu sevmeye devam ediyorken telefonu diğer kulağıma doğru dayadım.
+ Cehennem gibi yine. Ben iyiyim erimezsem biliyorsun şeker gibiyim. Asıl sen nasılsın yazdı mı o piç?
Toprak'ın söylediklerine tebesüm ediyorken bianda duyduğum cümle ile bedenim gerildi. Onu düşünmemek için verdiğim bütün çabaya rağmen dünyadan varlığını silemezdim. Ne diyebilecegimi bile bilemiyordum. Sonuçta ona plotoniktim sadece bana karşı bir sorumluluğu yoktu. Ama iki yıldır arkadaş olmamıza bakılırsa yaz tatilinde bu kadar yok sayılmayı hak ediyor muydum bilmiyordum. Ona karşı hislerimi asla tam reddetmeyerek beni cepte tuttuğunun farkındaydım ama aşk aptalca ve garip bir şeydi. Düşüncelerimden zorla sıyrılıyorken tüm bedenim acıyor gibiydi. Kedi hissetmiş gibi benden uzaklaşırken gözlerimle onu izleyerek mırıldandım.
- Hayır ne aramalarıma dönüyor ne de mesaj atıyor hala.
Kedi durup başka birinin bacaklarına dolanınca bakışlarımı kaldırdım. Direkt bana bakan gözler görmeyi beklemiyordum. Toprak telefonda binlerce küfür sayıyorken ayağa kalktım yavaşça.
Ellerini ceplerine koymuş bana gülümseyerek bakıyordu koyu bir çift göz. Tanıdık gelmişti direkt zaten. Bir hafta önce gelen ailenin oğluydu. Niye orda bekleyip baktığını garip buluyorken bakışlarını kaçırdı o da. Kediyi sevmeye başlayınca arkamı dönüp iceriye ilerledim. Toprak sonunda küfürlerini bitirince mırıldandım umutsuz biçimde.
- Boşver umrumda bile değil artık.
Doğru olmasa da çok seçeneğim yoktu. O sırada müşteri girdiğini görünce hızlı şekilde ekledim.
- Müşteri geldi sonra arıyacağım seni.
Telefonu kapatıyorken hızlıca bir cümle de duymuştum.
+ Ara mutlaka merak ederim Helen
Onay verip telefonu cebime attım tam müşteriye gidiyorken kolumu tutmuştu biri. Dönünce annem olduğunu fark edip anlamayarak baktım. Evden niye buraya yürümüştü ki. Dayımla oturmaya geldiğini düşünerek ekledim.
- Dayım yok anne.
Başını hayır anlamında sallıyorken bir şeylerin ters gittiğini hissetmiştim. Ağlamış gibi duruyordu. Anlamayarak bakıyorken nedensiz bir şey oturdu yüreğime.
- Ne oldu?
Duymak istediğimden emin değilken annem beni bahçeye çıkardı ve masalardan birine oturturdu. Ellerimi kucağıma bırakıp parmaklarımla oynamaya başladım. Kusucak gibi hissediyordum böyle anlarda.
- Nizam Dayın vefat etmiş.
Anlık bütün bedenim donuyorken cidden kusucak gibiydim artık. Kendisi öz dayım değildi, daha doğrusu babamın dayısıydı ama bütün akrabalarda benim için tek değerli olandı. Küçüklüğümden beri tek tutkum resim yapmaktı ve büyüyorken bunu saçma gören bir ailedeydim. Nizam dayı hariç. Kendisi yıllar önce Fransa'ya taşınmış ve bütün yaşamını orda tanınan bir ressam olmaya adayarak geçirmişti. Yaşlı olduğunu biliyordum ama ölümüne hazır değildim. Beni küçüklüğümden beri hep desteklemiş ve babam vefat ettiğinden beri mezarlıklardan korktuğum için hep bana eşlik etmişti. Tam babamın ölüm yıl dönümüne bir gün kala gitmiş olması hayatın ironisiydi bana sanırım. Öylece boş şekilde masaya bakıyorken yine sanki babamın ölümünü duyduğum yaşa gelmiştim. Sandalyede sekiz yaşında bir kız oturuyor ve öylece ölümü düşünüyor gibiydi yeniden. Uzun süren sessizliğimden sonra sakince mırıldandım.
- İzmir'e dönmek istiyorum.
YOU ARE READING
painting a dream
Romancehayatımın çoğunu oluşturan, küçüklüğümden beri istediğim hayal ettiğim her şeyi bana yaşatan, yaşadığım her şeye rağmen yanımda olup ailem olan iki insana.. en çok da küçüklüğüme