painting a dream

eski alışkanlık yeni düzen

Derse döndüğümde elimdeki anahtarlıkla oynamaya dalmıştım. Zihnimin içi o kadar doluydu ki patlayacak gibi hissediyordum. En son anahtarlığı takmamaya karar verip çantamın içine attım. Ders boyunca kitabın yanına karalamalar yaparak vakit geçiriyordum. Zil sesi ile yeniden önümdeki bedenin bana döndüğünü hissettim. Pes etmeyecekti farkındaydım.

- Ne var Fırat?

Elleri çenesinin altına gelip beni izlemeye başladı. Gözlerimi ona çevirince içim acımıştı. Biliyordu ona olan hissiyatlarımı ve bunu kullanıyordu baya. Yinede hislerimi inatla atamamak ve ne dese inanmaya olan açlığım sadece acı veriyordu bana.

- Seni izliyorum sadece.

Derin nefes alıp kalktım. Adımlarımı sınıfın dışına doğru ilerletmeye başladım hırslı biçimde. Toprak'ın sınıfına ilerleyip kapıyı açtım. Bakışlarım arkadaşımı bulunca ona doğru ilerlemeye başladım. Arkası dönük olduğu için kiminle konuştuğunu görmek için yana doğru başımı eğdim. Adımlarım yavaşlıyorken Ateş'in gülerek dinlediğini gördüm. Bu ikisi anlaşabiliyor muydu?

Yanlarına gelince bakışlar bana dönmüştü. Toprak kolunu omzuma atıp yüzümü inceleyerek sordu.

- Canın mı sıkıldı yine sınıfında?

Sadece başımla onaylayıp Ateş'e baktım. Az önceki gülüşü fazla ciddiyete dönmüştü.

- İkiniz anlaşamıyorsunuz sanıyordum.

Toprak omuz silkip bakışlarını Ateş'e çevirdi.

- Eh, yani Fırat itini dövdü aşırı da pezevenk değildir belki.

Ateş ciddiyetini bırakıp gülüyorken kendini arkasında olan pencereye dayadı.

- Aşırı iyi anlaşmıyoruz zaten.

Anlamış şekilde başımı sallarken zil sesi ile çaresiz şekilde Toprak'a baktım. Sınıfa dönmek bile istemiyordum.

- Hadi bakma öyle sokakta kalmış kedi yavrusu gibi dayanırsın bir iki ders daha koş.

Çaresiz şekilde adımlarımı sürümeye başladım. Sınıftan çıkarken Ateş ve Toprak' ın gülüşlerini duymak gereksiz şekilde mutlu etmişti. İkisinin yakın olabilmesini çok istemiştim o an sanırım. Belki de cidden biri dileğimi duydu. Çünkü üçümüzde hayatımız boyunca birbirmizin tek ailesi olacağımızdan habersizdik.