Sonunda duyduğum zil sesi gözlerimi ovuşturdum. Bütün ders uyumuş sayılırdım. Ayşegül hocanın arada gelip beni dürtüp uyumama sözmesi dışında yani.
Başımı kaldırınca bana dönük beden ile yutkunamadım. Sadece kabus olsaydı varlığı keşke. Yüzüne bakarken gülümsemesine daldı gözlerim.
- Gece uyumadın mı çok yine?
Beni çok iyi tanıyor gibi konuşması sinirime dokunuyordu. Tanıyor olması daha dokunuyordu. Sesindeki sakin tınıyı duymak sadece çok geriyordu beni. Elini uzattı ve kısa kestirdiğim saçlarımın uçlarına dokundu.
- Niye kıydın saçlarına?
Hiç bir şey demiyordum. Yüzüne bakıyordum öylece. Tam ağzımı açıkken yanıma hızla çöken bedenin Fırat'ın parmaklarını saçımdan sertçe çekmesi ile başımı çevirdim.
- Ben kıymayım parmaklarına aslanım işine bak.
Toprak.
Bakışlarımı ona çevirip elimi koluna koydum. Sakin ol uyarısıydı bu. Fırat göz devirdi ve bedenini kastı. Bakışları beni süzüp mırıldandı.
- Sana da selam Toprak.
O bir şey demezken ayağa kalktı ve kolumu tuttu.
- Yürü dışarıya çıkalım çok bunalıyorum burda ben.
Hiç bu soğuka çıkasım yoktu ama Fırat ile aynı ortamda durmaktan iyi bir fikir gibi geliyordu. Toprak beni neredeyse sürükleyerek bahçeye çıkardı. Üzerindeki ceketi omuzlarıma atıp bahçenin önündeki banklardan birine attı kendine.
- Konuşmaya çalışıyor bir de orospu çocuğu utanmadan
Derin nefes alınca bir şey demeden homurdanmaya başladı. Yanına oturup bahçeye bakmaya başladım boş gözlerle. Başka şeylerden bahsetmek istiyordum. Onun dışında herhangi bir şeyden.
- Sizin komşuyla aynı sınıftasın
Toprak yanaklarını şişirip kolunu arkama attı ve başını omzuma yaslayıp yorgun biçimde homurdandı.
- He ya, özel okuldan falan gelmiş bir de piç havaları görsen uyuz olursun.
Kaşlarımı çatıp omzumdaki Toprak'a baktım şasırarak.
- Zengin ise niye bu okulda o zaman anlamadım?
Toprak omuzlarını silkip gözlerini kapadı uykulu biçimde. Esniyorken bir yandan da homurdanıyordu.
- Ne bileyim ya adam olmaz diye verdiler bence.
Olabilir di aslında öyle çok aile vardı. Ciddi de zengin degildi belki. Toprak uyumaya çalışıyorken gürültüler başımı cevirmeme sebep oldu. Bahçenin sağında oluşan kalabalık ile kaşlarımı çattım.
- Toprak kalk seneye açılışı yaptık kavga var.
Toprak bianda gözlerini açıp ayağa kalktı. O kadar hızla kalktı ki ben bile şasırdım. Ben de kalkıp kalabalıga doğru yanaştım. Bir sey olur diye yinede Toprak beni arkasında tutarak baktı. Kimse ayırmaya cesaret edemezken dayak yememek için kim olduğunu görmeye çalıştım.
Toprak'ın boyu benden uzun olduğu için kim olduğunu görmüş olmalıydı.
- Kimmiş-
Bianda bileğimi sertçe tuttu. Gitmemi istemez gibi. Kaşlarımı çatıp insanları ittirmeye çalıştım. Dudaklarım şaşkınlıkla açılıyorken Fırat'ın yerde dudağını tutarak şiş bir yanakla duruşunu izledim. Daha şok eden ise onu yumruklamaya devam eden Ateş'ti. Anlamazken Toprak'ın elinden kurtuldum. O adımı seslense de insanları yarıp geçtim. Tam Ateş bir tane daha vuracakken sertçe onu gögsüne vurarak ittirdim. Saçları dağılmış nefes nefese bana bakıyordu.
- Selam portakal
Gergince kaşlarımı çatıp bağırdım.
- Ne yapıyorsun amına koyayı-
Tam devam edecekken ağzımı sıkıca kapatmıştı bir el. Kafamı kaldırıp Toprak'a baktım gerginlikle. Elinden kurtulmaya calışında başımı tutarak ilerliye çevirdi. Hoca geliyordu. Sinan hoca elinde her zamanki cetveli ile bütün öfkesiyle geliyordu. Herkes çekiliyorken Toprak beni insanların içine çekti sertçe. Ağzımdaki elini sonunda çekip sinirle kulağıma konuştu.
- Sen ne yapıyorsun bize patlayacaktı.
Onu umursamadan hocaya baktım. Sinan hoca önce yerdeki Fırat'a sonra da yeni geldiği için hiç bir fikri olmayan Ateş'e baktı.
- NE YAPIYORSUNUZ SİZ HAYVANAT BAHÇESİ Mİ BURASI? NİYE SALDIRDINIZ?
Sesi herkesi titreticek bir gürlüteylen bakışlarımı Ateş'e çevirdim. Bana bakıyordu. Gülerek. Bu çocuk hasta falan mıydı ya?
Sinan hoca onun umursamazlığını görünce sertçe parmaklarını doladı yakasına.
- Bana baksana sen, yürek mi yedin sabah sabah?
Ateş dilini ağzının içinde geçirdi ve ciddiyetle konuştu.
- Önce o başlattı.
Fırat yerden kalkmış dudaklarındaki yarayı siliyordu. Yüzü cidden kötü haldeydi.
- YALAN SÖYLEME AMINA KOYAYIM BİR ŞEY YOK İKEN BULAŞTIN BANA
Ettiği küfürle Sinan hoca ona döndü öfke ile. Gözlerinden alev çıkıyorken elinin tersiyle Fırat'ın kafasına sertçe vurdu.
- Kes lan sesini kırmayayım çeneni de.
Fırat susuyorken asla anlamamıştım ne olduğunu. Sinan hoca gergince Ateş'in yakasını bırakıp ittirdi onu.
- Nasıl o başlatmış böyle senin yüzün tertemiz.
Ateş'in dudaklarının yanaklarının yanlarına kıvrılışını izledim.
- Gücü yetmemiş demek ki hocam.
Söylediği ile kalabalıktaki kızlar gülmeye başlayınca Sinan hoca yine hiddetlendi.
- DAGILIN LAN SİZ NE İZLİYORSUNUZ SINIFINIZA
Toprak gülerek elini omzuma atıp konuştu.
- Hocam daha tenefüs ama
Söylediği ile onu cimcikleyip susturmaya çalıştım. Sinan hoca bakışlarını bize çevirince olduğum yerde titremiştim.
- Ne diyorsun lan sen? Hala ayrılmadın mı okuldan? Yemin ederim tek kelime daha et ben attırım seni okuldan.
Toprak dudaklarının fermuarını cekiyor gibi yaparak gülümsedi. Cidden kimi eleştiriyordum manyak diye en yakın arkadaşım böyleyken. Sinan hocanın sabır çekme homurtuları ile bize sırtını dönmesini izledik.
- İkiniz de disipline gidiyorsunuz
Fıratın yüzü şok ile açılıyorken isyan etti.
- Ben bir şey yapmadım ki hocam geldi omuz attı bana laf atan oydu yeminlen
Ateş disiplini duymasına rağmen ellerini cebine koymuş gülerek Fırat'a bakıyordu. Şimdi anlaşılıyordu niye özel okulda olmadığı. Atılmış olma olasılığı yüksekti bu gerginle. Sinan hoca ikisini de yakasından kavrayıp zorla müdürün yanına sürüklerken Ateş yine bize döndü. Bana kısa bir bakış atıp önüne döndü. Anlam verememiştim olanlara. Toprağın kulağımdaki sesi ile irkildim.
- Şaka değil ama azcık kanım ısındı bu pezevenke
YOU ARE READING
painting a dream
Romancehayatımın çoğunu oluşturan, küçüklüğümden beri istediğim hayal ettiğim her şeyi bana yaşatan, yaşadığım her şeye rağmen yanımda olup ailem olan iki insana.. en çok da küçüklüğüme