1. BÖLÜM

60 12 3
                                    


Adımlarımı hızlandırarak, hızla önüme çıkan kapıyı açıp bu karanlık yerden dışarı attım kendimi. Nerede olduğumu ve buraya nasıl geldiğimi bile bilmiyordum.
Sarsakça sağa sola bakınıp, nerede olduğumu anlamaya çalıştım ama hala zihnimde hiç bir şey canlanmadı. Daha fazla burda durmamam gerektiğini fark edip, kendime düşünmeye bile fırsat vermeden hızla koşmaya başladım.

Arkama bakmadan hızımı daha fazla arttırarak koşmaya başladım. Etraf o kadar karanlıktı'ki nerede olduğumu bile göremiyordum. Bu beni fazlasıyla endişelendirdi ve hızımı daha da arttırmamı sağladı. Ayağıma takılan taşlar, yüzüme çarpan agaç dalları ve duyduğum hayvan sesleri ile bilincim yavaşça kendine gelip nerede olduğuma dair fikir yürüttü sonunda. Ve evet gecenin bir vakti bu ormanda ne işim vardı bilmiyorum!.

Hızlı koşmaktan nefes nefese kalmıştım ve kalbimin gümbür gümbür çarpması bana hiç yardımcı olmuyordu. Soluğum kesilmişti artık, dakikalardır koşuyordum.
Fazlasıyla yorulmuştum ama hala durmak gibi bir niyetim yoktu, helede onlar hala beni takip ederken. Bu beni sinirlendirdi ve avazım çıktığı kadar çığlık attım

"Artık bırakın peşimi!"

Cümlem ile korkuyla kasılan kalbim mümkünmüş gibi daha da hızını arttırdı.
Koşmayı bırakmadan dümdüz bir şekilde koşmaya devam ettim lakin boğazıma takılan nefesim, acıyan kalbim ve derman kalmamış bacaklarım bana adeta durmam için yalvarıyordu.
Ama durmaya korkuyordum çünkü hissediyorum, yakınlardaydılar.

Hızlı koşmaktan ve rüzgardan dolayı gözlerim fazlası ile sulanmıştı ve çevremi görmemi epey zorlaştırıyordu. Tam o sırada ayağım sert bir şeye çarptı, şiddetli ve acılı bir haykırışla yere düştüm.
"Ah" canımın yanması ile sinirle kendi kendime homurdanmaya başladım. Yavaşça sağ ayağımı kendime çekerek hasarın ne kadar olduğunu görmek istedim. Fazlasıyla kızarmış ve üzeri tamamen soyulmuş, hafif hafif kanamaya başlamış olan ayağımın acısı hissedilmicek gibi değildi. İnleyerek kafamı hafifçe çevirip ayağımın takıldığı şeye yani küçük ağaç kütüğüne baktım. Sinirle ve yaşadığım gerginlikle ellerimi toprağa geçirip

"Hay aksi! Bir bu eksikti" diye söylendim.

Gecenin bir yarısı gene neden bu ormandaydım anlamıyorum üstelik ayakkabılarım bile yoktu. Ve ayağım feci derecede canımı yakıyordu.

Düşmüşken daha kalkmaya bile fırsat bulamadan ağaçların arkasından bir kaç hışırtı sesi duydum. Ve evet yakalanmıştım!.

Ama kafamı kaldırıp bakmaya cesaret edemedim. Korkuyorum, çünkü burada yalnızım. Elimi ayağımın üzerinden çekip, korkuyla depar atan kalbimin üzerine götürdüm sakinleşmesini umarcasına. Ama ne fayda, artan hışırtı sesleri ile gelenlerin aslında bir değilde birden fazla kişi olduğunu farkettim. Çünkü bu şeyler,

"Ölmeli"

"Bu esaret bitmeli"

"Daha fazla sabrımız kalmadı"

Gecenin RitmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin