Suratına öylece bakarken
''Gerçek veya sahte beni niye ilgilendirsin kim olduğun? '' cevap vermek yerine arabadan inip benim kapımı açtı. Dirseğimden sıkıca kavrayıp peşinden çekmeye başladı. Geldiğimiz yere ilk defa başımı kaldırıp baktığımda gözlerim kocaman oldu.
Burası sadece sahibinin - tabi kimse bilmiyor orası ayrı - ve özel temizlik ekibinin girebildiği çok özel resimlerin olduğu bir yerdi. Asla içeriyi göremiyorduk dışarıdan. Pencereler bile o şekilde tasarlanmıştı. Bir anda şehrin ortasına devasa bir bina dikip -daire seklinde- , içinde de çok özel resimlerin olduğunu duyurmuşlardı. Birkaç kişinin dediğine göre sadece tek bir kadının resimlerinin olduğu bir yerdi. Görenlerin güzelliğine özellikle ten rengi ve yemyeşil gözlerinin olduğunu duymuştum. Gülün bazen dalgasına kesin sensin dediği bile oluyordu. Galiba adamın biri sevdiği kadın için yapıyordu tüm bunları. Yapıldığı ilk günden beri çoğu kişi merak edip binaya girmeye çalışsa da izin verilmemişti. Etrafındaki son sistem güvenlik tedbirleri sayesinde kimse deneyememişti girmeyi. Bazen internetten buraya baksam da hiçbir sonuca ulaşamamıştım. Olduğum yerde hareketsizce durmaya devam edince
''Temizlikçi olmadığımıza göre nasıl gireceğiz içeri? '' diye sorduğumda cevap vermeyip sertçe kendine çekti. Binanın önünde durduğumuzda kapıdaki güvenlikler başlarıyla Ateşi selamlayıp kapıyı açtılar. Kolumu sıkıca kavrayan elini umursamadan
''Sen nasıl? '' cevap vermeden yürümeye devam etti. Her yer bembeyazdı. Başka hiçbir renk yoktu. Bu garip hissettirmişti. Rüyada gibiydik. Üzerimdeki siyah tişörtle o kadar zıttım ki buraya. Bu kattaki alanın tam ortasında durduğumuzda
''Hazır mısın en özel parçayı görmeye? '' şaşkınca ona bakarken başımı salladım sadece. Duvara ilerleyip birkaç tuşa bastıktan sonra karşımızdaki duvar hareket etmeye başlayınca irkilerek geriye adımladım. Ortaya çıkan resmi görmemle dudaklarımdan firar eden hiii nidasına engel olamamıştım. Bu gerçek değildi.
Her bir detayımın incelikle çizildiği resim canlıymış gibi görünüyordu. O kadar gerçekçiydi ki.. Arka plana çizilen deniz sanki hareket ediyordu, dalgalar , güneşin yansımaları. Bende tam ortada oturmuş bir şekilde resmedilmiştim. Resme iyice yaklaştığımda duvarı kaplayacak şekilde büyüklüğü sayesinde daha net görebiliyordum.
Yüzümdeki çizgiler, dudağımın üzerindeki minik yaralar , dudağımın çerçevesinden taşmış minik bir kan damlası.. yutkunurken bakışlarımı yukarı çıkardım. Gözlerimin her bir katmanı o kadar belliydi ki. Sol gözümün hemen altındaki minik iz, bakışlarımdaki o yoğun his. Gerçekten böyle mi bakıyorum diye düşündüm bir an. Saçlarımın başlangıç yerindeki bebek saçlar bile unutulmamıştı.
Saçlarımın kendiliğinden dalgası, rengi , dağınıklığı.. Allahım gerçek olamayacak kadar kusursuzdu. Bahsettiğim kendi resmim olduğu için değildi, her kim çizdiyse işinde o kadar iyiydi ki, kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Kolumdaki minik benler, yan durduğum için sırtımdan belli olan izleri görünce yutkunamamıştım. Her bir zerremi nasıl bu kadar iyi biliyorlardı. Bükülmüş bir şekilde duran dizimin iç kısmındaki doğum lekesi bile vardı.
Bilinmez bir duygunun içindeydim. Gözlerim niye dolmuş onu bile anlamış değildim. Ateş ben resmi nasıl inceliyorsam o da aynı şekilde beni inceliyordu.
''G-gerçek mi bu'' Başını salladığında
''Sen mi çizdin? '' diye dayanamayıp sorduğumda
''Evet '' dedi kendinden emin bir sesle
'Nasıl yani bunu çizmek çok zor olmalı ''
''İşlerimi aksattığı gerçeğini saymazsak '' dediğinde ona doğru bir adım atıp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ TOPRAK
Roman pour AdolescentsKusursuz bir şekilde yakacağım alevi söndürmeye benim dahi gücüm yetmeyecekken 'niye bunu yapacaktım? bedenimdeki şeytanın benden korkmaması için hiçbir sebep yoktu öyle değilmi ;) *** ''Ben fare değilim '' elime ne geçiyorsa duvara fırlatıyordum '...