Sabah olduğunu yeontanumun yatağımın üstüne çıkıp bana sarılmaya çalışmasıyla anlamıştım.Sabahlardan nefret ederim,anlamsız geliyorlar.Güneş falan doğuyor ve tüm gün o sıcaklığıyla insanı boğuyor.Sıcaktan nefret ederim,insanın tenine işliyor izni olmadan iz bırakıyor yakıyor ve de kavuruyor.Geceleri severim,sevdiklerini yıldızlarda aramak için güzel bir bahanedir gece.Gündüzleri özgürlüğüne kilit vurduğun duygular cezanı boğazını yakarak keserler ve gece olduğunda devran döner sıra sendedir,güç sendedir,tam bu anda o duyguları açığa çıkararak yüzleşmek gerekir.Kimisi bunu bağırarak,kimisi ağlayarak,kimisi ise sadece tavana bakarak yapar.Zaten bu hayatta sevdiğim şeyler sadece yeontan,gece,ve de siyah.Siyah bana kalırsa bir renkten daha fazlası,bir isyan gibi yada bir veda.Zamanında siyah bana korkutucu gelirdi yani küçükken siyahtan korkardım hatta nefret ederdim ne diye diğer renkler gibi cıvıl cıvıl değil diye zorbalardım.Şimdi ise korkmuyorum çünkü korkunun kendisi oldum.Bir yerden duymuştum hiçbir acı, acı vermez acının kendisi olana kadar.Benimki de öyle bir durum.Ama hâlâ nefret ettiğim bir renk var o da beyaz.Bu kadar felsefe yeter babam beni çağırıyor galiba yarın doğum günüm olduğu için.
-E oğlum artık büyüdün sayılır 17 yaşına bastın ve biliyorsun bir kahin 17 yaşına bastığında sınavlara girer, kendi gücüne göre bir okula gider.
Sadece"biliyorum" diyebildim.Ama hayır,ben kahin olmak falan istemiyorum.Bu boyuttan da bu evrenden de sıkıldım,kahinlik acımasız yollardan geçen gülün sadece dikenine denk gelebileceginiz bir güç ve ben bu gücü reddediyorum.İçimdeki merhameti öldürmek istemiyorum.Kahinler yaşamak için ölüme ihtiyaç duyar,birinin geleceğini çalmak, kaderini darmaduman etmek ve ruhunu emmek.Ben kimsenin canını yakmak istemiyorum ancak yarından sonra kendi kararlarımı verebilirim yani 17 yaşıma bastığım zaman bu boyutu külliyen terk edebilirim.İşin iyi yanı istemediğim sürece kimse beni geri döndüremez babam bile.Kötü yanı yeontan olmadan gidemem ama onu da götüremem.Şuan kendimi Ay gibi hissediyorum gelgitler yaşayan ve de yaşatan.Güneşten nefret de etsem bir gün gelecek ve onunla buluşmak zorunda kalacağım.Yarın benim doğum günüm ama sevinmek gelmiyor içimden yada tebessüm etmek çünkü benim doğumumla biri renksiz ve de hissiz devam edecek hayatına.Babam bir kisinin hayatına dair olan bütün renkleri çalmak zorunda yaşamak için|Kahin olmanın birinci kuralı aklınla hareket et ikinci kuralı acımasız ol üçüncü kuralı ise bir kahini avlanırken öldüremezsin|Her bir yaş,her bir doğum günü 10 yıl önce meleksi yüzünü son kez gördüğüm annemi hatırlatıyor,o vicdanlı biriydi insanların canını yakmak ise isteyeceği en son şey bile değildi.Babamın sesini yine duydum.-Oğlum buraya gel!
Neden beni yanına çağırıyordu?Daha az önce konuştuk,acaba önemli bir şey mi oldu ya da gitmeye karar verdiğimi mi anladı?
-Evet,baba ne oldu?
-Yarın doğum günün için istediğin bir şey var mı?
"Bunu daha önce düşünmemiştim,bana istediğim bir hediye olup olmadığını soracağını da"
-Dürüst olmak gerekirse var.
Gülümsedi.O an ki samimiyetine inanmak istedim sadece.
-Nedir?
-Baba alma renklerini,hislerini.O kişi her kimse yapma bunu ona!
Duraksadı,işte demiştim o gülümseme ve o samimiyet anlık bir refleksti sadece.
-Bunu yaparsam eğer benim ömrüm kısalır.
-Ama ölmeyeceksin,o kişi ise ölecek hatta ölmekten beter olacak bütün duygularını yitirerek yaşamak ne demek biliyor musun?Gerçi soruyu yanlış kişiye sordum tabii ki biliyorsun.Çünkü duygusuzsun.
Yine sadece o ana özel olduğunu düşündüğüm bir ilgi ile yaklaşmaya çalışti bana ama kendimi geri çektim.Ne de olsa yarın defolup gidecektim bir daha yüzünü de görmeyecektim.Bu yüzden karar verdim en azından o kişinin kim olduğunu öğrenirsem eğer yardım ederdim bir daha yeontanı göremeyecek de olsam buna değerdi.
-En azından o kişinin kim olduğunu bileyim,kim bu şansız kişi bileyim.
İkna olmuş gibiydi ve hiç sorgulamadı neden merak ettiğimi.-Pekala adı Jeon Jeongguk yarın doğum günü aynı gün ve aynı yıl doğmuşsunuz.Kore'de yaşıyor,bir arkadaş grubu var 6 kişilik bir grup.Ayrıca ürkek biri,panik atağı var ve tanımadığı insanlarla doğrudan temas edemiyor.
Nedenini bilmiyordum ama içimde çok derinlerde bir dürtü buna engel olmam gerektiğini söylüyordu.Bir öfke hissettim,hem aynı yıl hem de aynı gün.
-Yazık çok yazık...
Gece olmuştu sanki suç işlemeye hazırlayan toplum;kendi cezasını suçlu olarak çeksin diye gönderdi o masumu ve onun daracık,küçük bir kutuda mahkum olmaktan kurtulmasi gibi sardı bütün geçmişim ve anılarım etrafımı.İşte gökyüzüne bakınca aynen böyle düşünürdüm belki de dahasını.Yıldızlar neden uzaktan tutulan lazerler gibi duruyorlar? Bunlar birer işaret olamaz mı?Bahsettiğim gibi bir kutudayızdır ve gökyüzü sanıp da aşık olduğumuz aslında kukla rolünü oynadığımız bir tiyatronun kartondan kapağıdır.Dahasına şimdilik gerek yoktu çünkü saat 12 ye yaklaşıyordu.Şuan evden çıkmam ve boyutlar arası geçiş için sınıra gitmem gerekiyordu, kararlıydım ama tam uzaklaşmak üzereyken yeontan hissetmiş gibi havlamaya başladı.Bu çok tehlikeydi her ne kadar artık yetişkin de sayılsam babam..Tuhaf biriydi.Hızlıca yeontana sarıldım onu sakinleştirmek için "Geri geleceğim sırf seni görmek için söz veriyorum Tae sözü sadece Tae".Evden çıktığımda o telaş ve heyecanla kendimi sınırda buldum.Filmlerde bir yere veda ederken arkasına dönüp bakar ya başroller,ben yapmadım çünkü tereddüt etmiyordum kararımdan.Dünyaya gittiğimde yabancılık çekmeyeceğim, küçükken babamla sık sık Kore'ye giderdik hatta bir kaç yıllığına kaldık orda -annem öldükten hemen sonra- Jimin adında bir arkadaşım vardı.Sonrası mı? Sonrasında da ziyarete gidip aylarca kalmışlığım olmuştu bu son sene haricinde.Tabii benim yani bizim hakkımızda olan gerçekleri bilmiyordu.Ayrıca şu şansız çocuk da Jimin'in yakın arkadaşı olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE COLOR|TAEKOOK
Teen FictionRenkler bakmasını bilene güzel görünür, renkler görmesini bilene gündüz Güneş'i görebilmek için gece bütün asaletiyle göğe yükselen Ay'ın her gün umutsuzca batması ama kıyamet kopana değin vazgeçmemesi gibi anlamlı görünür.