SUÇ SANATI - LUCIFER ETKİSİ

101 12 12
                                    

   Bir psikiyatrik inanışa göre insan doğası gereği, koşullar eğer müsaitse şeytana dönüşecektir. Çoğu zaman sormamız gereken şeytanların ne yaptıkları değil belki de nasıl şeytan olduklarıdır.

    Hakim ortalama bir hayat sürmüştü, ortalama bir liseden mezun olmuş, ortalama bir üniversiteye girmiş, ortalama bir aileye sahip ortalama bir insandı. Çocukluğundan beri asla yaşıtları ile aynı ölçülere sahip olamamış yeme bozukluğu olan birisiydi. Her zaman obez olarak yaşadı. Yemek yeme isteğine engel olamıyor ve bu yüzden öz güven eksikliği çekiyordu. Sabahları kalktığında akşamdan kalan ne kadar hazır yiyecek varsa yiyor, işe giderken bile arabasının torpido gözündeki abur cuburlar ile kendini bastırıyordu. Hiç kız arkadaşı olmamış, hep arkadaşlarının ön yargıları yüzünden sosyal olamamış bir insan olarak yetişkinliğe geçmişti. 35 yaşında bir bankada veznedar olarak çalışıyor çoğu zaman banka ile ilgili problemlerde bile müşterilerin asabiyeti onun kilosuna yöneliyordu.

    Ortalama bir çarşambaydı Hakim için o gün. İş yerine geldiğinde insanların yüzüne bakamazdı, utangaç tavırlarla geç kalmamış olmasına rağmen minimum diyalogda kalabilmek için yarım bir ağızla günaydın der ve masasına yönelirdi. Bir an için Hakim'in zihninden bakacak olsak herkes onun hakkında konuşuyor ve herkes onunla dalga geçiyor gibi gelirdi. Bırak bir kıza açılmayı iş yerinde sinir sistemlerini oluşturan iletişim yeteneklerinin yetersizliğinden sürekli üslerinden azar yer ve üstün körü aşağılanırdı. O hafta bankanın verdiği özel bir çalışan moral yemeği olacaktı. Hakim bu etkinliklere asla katılmaz hatta nefret ederdi. Çünkü yemek yerken asla rahat olamaz ve geceyi açlık içinde bitirmek zorunda kalırdı. Fakat aynı zamanda yeterlilik değerlendirmesi yakın olduğu için katılmak zorundaydı. Aksi halde işsiz kalırsa tekrardan mücadele edip yeni bir iş bulabilecek kapasitede olmadığının farkındaydı. Ortalama bir çarşamba ortalama aşağılamalar, ortalama belden aşağı espriler ve ortalama açlıklarla geçti Hakim için.

    Hakimin her ortalama akşamı eve gittiğinde aynanın karşısında motivasyon videoları dinleyip spora başlamak için kendini ikna etme çabasıyla başlıyordu. Ortalama motivasyon beraberinde kendinden nefreti ve Hakim için hiç de ortalama olmayan derecede çevresine bir nefrete dönüşüyordu bu gece rutinleri. Bir kız vardı bankada "Naz". O kadar güzel ve tatlı bir kızdı ki. Ama aynada bir kendine bakıyor bir de ona bakıyordu. Asla olmayacak bir istekti bu. Onu düşünmeden edemiyor, onu düşünürken kendinden nefret ediyor, kendinden nefret ettikçe insanlardan ve Naz'dan nefret ediyordu. Pişmanlıklar ve erişilemeyecek hayaller ile bitiyordu Hakim'in ortalama akşamları bu şekilde.

    Ortalama bir perşembe başlamıştı. Gene 20 dakika erken gelmesine rağmen kimseyle konuşmamak ya da göz teması kurmamak için acelesi varmış gibi yere bakarak hızlı adımlarla yöneldi masasına. Gözleri Naz'ı aradı. Yerinde yoktu. Sürekli onun etrafında gezen Besim de masasında yoktu. İçine bir sıkıntı girdi. Şu an kesin beraber şakalaşarak kahvelerini içiyor ve birbirlerine kur yapıyorlardı. Artan kalp atışı onu rahatsız etti. Hızlı adımlarla erkekler tuvaletine yöneldi. İçeri soluksuz boğulacak gibi girdiğinde kabinlerden birinde garip sesler geliyordu. İnleme sesiydi bunlar, aldırış etmemeye çalıştı. Sonuçta kendi hariç herkesin aktif bir seks hayatı var gibi geliyordu ona. Fakat bunu iş yerinde yapacak kadar cesur namussuzlar olması onu biraz rahatsız etmişti. Tam gözlüğünü çıkarıp yüzüne su çarpacakken kabinin kapısı aralandı. Dışarı çıkan Besim'di. Tabi ya başka kim olabilir. 185 boy, yapılı bir vücut, inci gibi dişler ve sanki yeni ergen saçı gibi gür ve canlı saçlar. Utangaç bir şekilde onaylar gibi sahte bir gülümseme ile selamladı Besimi. Besim çok rahat bir şekilde kabinde bıraktığı kadını umursamaz bir şekilde fermuarını çekerek Hakim'e göz kırpıp dışarı çıktı. Hakim kabindeki kadının utandığı için çıkamadığını düşünerek hızlıca tuvaletten ayrılmak istedi. O sırada en büyük kabusunu gördü. Kabinden çıkan Naz'dı. Donup kaldı nefes alamadı. Adı gibi biliyordu ki Naz onun kim olduğunu bile bilmiyordu. Buna rağmen Hakim sanki açıklama bekler gibi garip bir cesaret ile Naz'a dönük dondu kaldı. Naz gülümseyerek işaret parmağı ile sus işareti yapıp rujunu aynaya bakarak düzelttikten sonra oradan ayrıldı. Tansiyonu sanki dengesiz bir pinpon topu gibi aşağı yukarı anlamadığı şekilde gitti geldi. Gözleri kararan Hakim olduğu yerde dizlerinin üzerine çöktü. Ağzından salyalar gelerek ağlıyor ve nefret ile fayansı yumruluyordu. "Tanrım beni neden böyle yarattın" diye dişlerini sıkarak sızlanıyordu. Kendine bir söz verdi. Yarın çalışan moral yemeği ortalama bir yemek olmayacaktı. Herkes için unutulmaz bir şenlik ateşi olacaktı...

    "Bana yapacaklarım için güç ver, bana düşmanlarımla yüzleşebilmem için cesaret ver, bana şeytanlarım ile uzlaşmam için dil ver, bana söylenen yalanları duymam için kulak ver, bana benden saklananları görmem için göz ver. Ve bana mutlu olabilmem için bir intikam şansı ver." Bu sözler ile motive etti acıyan vicdanını suskun insanlığını. Planı yapmıştı. Yemek salonunun iki yan yana çıkışı vardı. İkisinin de kapısını dışarıdan açılmayacak şekilde mühürleyip içeride eğlenen herkesi canlı canlı yakacaktı!

    Saat 21:00 herkes içkinin biraz teshiri ile çakır keyif olmuş ve eğleniyordu. Masaların altında garip bidonların içlerinden sızıntı şekilde benzin kokusu geliyordu. Bunu insanlar fark ettiğinde çoktan alkol toleransları bunu umursamayacak noktaya gelmiş elbet bir nedeni vardır diyorlardı. Kapıların kapanma sesi geldi. İnce çalan müzik ve kadeh sesleri arasında kayboldu gitti. Halbuki içerideki insanlar için adeta metrodaki son anons gibiydi bu ses. Çok geçmeden ince sızıntı şeklinde gelen duman belirginleşti. İnsanlar etrafına bakıyor dumanın nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Bir kısım panik halinde kapıya yöneldiğinde kapı açılmıyordu. Paniğin yerini kırılan kadehlerin sesleri ve çığlıklar almaya başladı. Tam o anda tıpkı aniden alev alan bir parfüm şişesi gibi ilk masanın altındaki benzin dolu bidon havaya uçtu. Artık gerisi zincirleme reaksiyon olacaktı...

    Karşı binanın çatısından yanan ara katı izliyordu Hakim. Artık özgüvensizliğinden eser kalmamış, Adeta tanrısal bir kimliğe bürünmüş gibiydi. Şu sözler çıktı ağzından bağırarak. "Şimdi günahlarınızın bedelini ödüyorsunuz. Şimdi görmedikleriniz bedelini ödüyorsunuz. Şimdi körlüğünüz sizleri bu noktaya getiriyor." -çığlık sesleri bütün her yeri kaplıyordu- "Şimdi ben karar veriyorum sizlerin ölmesine, şimdi ben karar veriyorum sizlerin günahlarından arınacak acıyı çekmenize" - uzaktan polis ve itfaiye sesleri gelmeye başlıyor- "Şimdi ben azat ediyorum günahkar bedenlerinizi aciz ruhlarınızdan" -Çığlık sesleri neredeyse kesilmiş gibiydi olanlar olmuştu artık- "UYUYUN SİZİ GÖZLERİ AÇIK UYUYANLAR, UYUYUN SİZİ KÖR GÖZLÜLER" Adeta bir histeri krizi geçirir şekilde gülüyordu mutluluktan. Bir adım attı boşluğa doğru. Tek ayağı taşıyamadı bedenini. Koca cüssesi ile 9. kattan aşağı doğru düşmeye başladı Hakim. Gülüyordu sanki kişisel menkıbesi gerçekleşmişçesine gülüyordu.

    Olaydan 4 saat sonra gelen polis ekipleri binanın ara katında kimliği tespit edilemeyen kömürleşmiş 38 ceset olduğunu kayıtlara geçirdiler. Bir de karşı binadan atlayarak intihar eden bir şahıs vardı. O kilosuna rağmen direk ölmemiş hastanede kahkahalar atarken param parça bir şekilde can vermişti.

- Enes komiserim istediğiniz rapor geldi ne yazık ki hastaneye kaldırılan şahısın olayla ilgisi bilinmiyor. Sadece aynı bankada çalıştığı bilgisine erişebildik. Bir de ölüm raporunda ölmeden önce son söylediği sözler var.

- Neymiş onlar?

- "Geliyorum Aden, madem gece ve gündüz savaşacak geliyorum. Oda da yalnız değilsin Aden biri daha var. Geliyorum Aden... 

Suç SanatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin