"Siz ey lanetliler, benden uzak durun, İblis ve melekleri için hazırlanmış sonsuz ateşe gidin."
Matta 25: 41
Bazı kederler umutsuzluktan doğar, bazı kederlerse unutulma isteğinden. Bir garp zulümleri vardı Birgin ailesinin. Ailenin büyük babası Emir Birgin 1974 öncesi bir Türk olmasına rağmen Kıbrıs'ta hem Rumlara hem de Türklere silah satarak çok hızlı bir şekilde inanılmaz bir servete sahip olmuştu. Kazandığı paralar ile Türkiye'de PANAK adlı çok kapsamlı bir özel güvenlik şirketi açarak işlerine devam etti. Daha sonra bu şirketini biraz daha büyüterek Afrika, Güney Amerika ve bilumum iç çatışmanın yaşandığı ülkelerde özel güvenlik hizmeti veren paralı asker yetiştiren bir şirkete dönüştürdü. Şirketin uluslararası ortaklarında Zagner, White Water ve daha birçok eli kanlı paralı asker şirketleri vardı. 2012 de Büyükbaba Emir'in zamansız ölümü sonucu şirketin başına oğlu Sadık Birgin geçti, babasından daha hırslı olan Sadık her şeyi mükemmel götürse de onun da bir zayıflığı vardı, oğlu Nizam.
Nizam bu devasa imparatorluğun babasından sonra son mirasçı erkeği ve tek kardeşti. Elinin altındaki güce rağmen Nizam çocukluğunda geçirdiği bir travma sonucu içe kapandı. Aşırı koruyucu olan annesi Havva Hanım oğluna çok düşkündü. Bu düşkünlüğü o kadar ki Nizam'ın 35 yaşına kadar bir asalak gibi yetişmesine neden oldu. Nizam 35 yaşında hala bir baltaya sap olamamış vaktinin tamamını evde bilgisayarının başından kalkmayarak geçiriyordu. Tüm bir günü bilgisayarı ve yatağı arasında geçiyor günlerin nasıl yitip gittiği umurunda bile olmuyordu. 2 aydır aynı eşofman altını giymekten artık rengi değişmeye başlamıştı, t-shirtünün üzeri yediği her öğünden bir tutam iz taşıyordu. Hiçbir hayat gayesi olmadan bütün gün oyun oynayarak geçiyordu. O kadar üşengeç ve tembel bir adamdı ki hizmetçilere bağırmaya bile üşenirdi, bunun için annesi Havva Hanım ona bir buton yapmıştı. Evde olan hizmetlilerden birinin tek işi o butonun bağlı olduğu sinyal vericinin başında durup Nizam'ın bir isteğini geciktirmemekti.
Bir temmuz akşamı baba Sadık fenalaştı. Türkiye yasaları onu ve şirketini son zamanlarda çok sıkıştırıyordu. Burkina Faso üzerinde başlayan aşırı milliyetçi hareketlerde aile şirketleri olan PANAK'ın varlığına dair kanıtlar olduğu iddiası uluslararası arenada Türkiye'yi zor duruma sokuyordu. Türkiye'de olan kuvvette şirketi dolayısı ile Sadık'ı sıkıştırıyordu. Gene aşırı gergin bir toplantıdan çıktığı akşam aniden sırtında bıçak saplanması gibi bir his hissetti. Nefesi kesilmiş yukarıya baka kalmıştı. Dizlerinin üzerine çöktü Sadık. Bir hışım kravatını çıkartmak istedi sanki nefes almasını engelleyen oymuş gibi. Çok ilginçti, daha birkaç dakika önce Afrika'da adını bile bilmediği bir kabile grubunun ölüm emrini ticari çıkarlar uğruna basitçe vermişti. Oysa şimdi kendi ölümü gelmiş bunun ne kadar ani ve kontrolsüz olduğunu düşündü. Hala bir umudu vardı, yakınında ona çalışan yüzlerce insan. İlla birileri şimdi gelecek ve onu hastaneye kaldıracaktı. Yüz üstü yere düştü Sadık. Hayatında ilk kez herkesin bastığı ama asla bakmadığı zeminin tadını alıyordu. Kendini bu durumdan kurtarmak için kafasını çevirecek kadar bile bir gücü kudreti yoktu. Zamanı dolmuştu artık kabulleniyordu.
Nizam cenazeye katılmadı. O gün World of Lorecraft oyununda çok önemli bir etkinliği vardı. Ölenin babası olması umurunda bile değildi. Sonuçta onu arada bir görüyor aralarında oldu olası ciddi bir bağ hiçbir zaman yoktu. Annesi Havva Hanım oğlunun psikolojisine iyi gelmeyeceğini düşünerek cenazeye katılmamasını onaylamıştı. İnanılmaz bir kalabalık ve medya etkisi ile cenaze töreni tamamlanmış, Havva Hanım evlerinde bir dizi avukat ile görüşüyordu. Şirketin yönetim kurulunun işleri yönetebileceğini kendisinin sadece onursal başkan olarak uzaktan kâr payını almaya devam edebileceğini anlatıyorlardı. Havva hanım endişeliydi. Koca imparatorluk artık yok mu oluyordu? Ya da ellerinden kayıp gidiyor muydu? Bir şey yapmalıydı. Bir süre oğlunu hayata döndürmek ve o bilgisayarın başından kaldırmak için çok çaba sarf etti. Nizam hiçbir şekilde konfor alanını terk etmiyor olayları kavramak dahi istemiyordu. Havva Hanım bir gün hissedarları oldukları "Yeni Hayat" sağlık hizmetleri grubu başkanı olan Psikiyatrist Profesör Dk. Danjal R.'den bir arama aldı. "Havva Hanım sanırım Nizama iyi gelebilecek bir çalışma bulmuş olabiliriz." Bu haberin ardından ivedilikle detayları istedi Havva Hanım. Çalışma deneysel bir çalışmaydı, beyine çeşitle kimyasallar uyarıcılar veriliyor ve aynı zamanda çocukluğunda oluşmuş travmaları kabullenebilmesi için bazı semboller üzerine kabullenme çalışmalarına dayandırılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suç Sanatı
Mystery / ThrillerVahşice işlenmiş bir dizi bağımsız gözüken suç. Bu suçların arasında tek bağlantı her katilin dedektif Aden'i işaret etmesi. Dedektif Aden saf kötülükten oluşan bu suçlar içerisinde yapbozu tamamlayarak olay ufkunun ötesini görmeye çalışmaktadır.