Bu gece sadece yoongi, taehyung ve jimin evdeydi, jin ve namjoon işleri yüzünden bir günlüğüne seul'e gitmişlerdi.
Yoongi mısır patlatıp film açmıştı, ikizleri tv'nin karşına oturtmuş, ellerine mısır kaseleri ve meyve suyu verip saçlarını öperek geri çekilmişti.
Sevimli canavarları açtığında bahçeye çıkarak yerki minderlerden birine oturdum, adım sesleri duyduğumda kafamı çevirdim,yoongi gelerek yanıma oturdu.
Kulaklığını taktı, benim gibi yıldızlara baktı.
"Garip hissediyorum"
"Bende"
"Senin gibi başka ruhlar da var mı?"
"Bilmem, hiç görmedim"
"Tanrı neden seni yanına almadı?"
"Bilmiyorum, aslında ben hiç birşey bilmiyorum"
"Ya seni görmemin bir anlamı varsa,senin bu dünyada olmanın bir nedeni var sa"
"Olabilir, tanrının işine akıl sır ermez"
"İntihar etmek yerine neden savaşmayı seçmedin hoseok"
"Denemedim mi sanıyorsun. Her gün yüzlerce insanın aşşağılayan bakışları, arkamdan söyledi sözler, bana yapılan haksızlıklar ve yaptıkları işkenceler. Dayanabilirim sandım ama sandığımdan daha zayıftım, aynaya bakamaz oldum, yansımam bana artık ısdırap veriyordu ve bende her şeyi sonlandırmaya karar verdim"
"Kendine çirkin demeni istemezdim"
"Ama öyleyim, belki yüzüm, kabuğum güzel olsaydı dünya biraz daha çekilebilir olabilirdi"
"Kabuk güzel olsa ne olur ki içi lağam çukurundan farksızsa, yollarda güzeldir ama altından pislik akıntısı geçer"
Kapı açıldığında oraya döndüm, jimin minik ama hızlı adımlar ile yanımıza geldi ama yoongi kafasını çevirmeden yıldızlara bakıyordu.
Jimin yoongi'nin bacaklarına oturduğunda yoongi kolunu minik bedene sardı.
"Chim"
"Hyung kimin ile konuşuyorsun?"
"Replik çalışıyorum"
"Ne için?"
"Ezberimi geliştirmek için"
"Her zaman iyi bir yalancıydın hyung"
"Bak sen bücüre"
"Neden bizimle değilsin"
"Biraz hava almak istedim"
"Eskiye dönmek istemiyorum hyung, bir daha kaldıramayız"
"Yaşına göre olgunsun lakabını kendine taktırtma jimin, bu kelimenin altında ezilen, herşeyden mahrum ve yaşayamamış bir çocuk vardır, beni değil eğleneceğin, yaramazlık yapacağın saatleri düşün, ben iyiyim ve iyi olucam"
"Seni seviyoruz hyung"
"Bende sizi seviyorum, git ve tae yi yalnız bırakma, ben gelicem"
Jimin tombul yanaklara birer öpücük bıraktı ve kalkarak içeri girdi, yoongi bacaklarını kendine çekti ve kollarını etrafına sarıp yeniden gözlerini yıldızlarını sergileyen gök yüzüne çevirdi, ay ışığı yanaklarını ıslatan yaşları parlattı.
Ay ışığının altında o kadar güzel duruyordu ki, sanki Ay, oğlunu dünyaya göndermişti, yıldızlar siyah minik gözlerinde daha büyük görünüp canlan mış tı sanki.
Kalkarak karşısına oturdum, ellerimi yanaklarına koyarak göz yaşlarını sildim, siyah kedi gözlerini gözlerime kenetledi, gülümseyerek yanaklarını okşadım, belkide ben onun için bir tehdittim, ona yaklaşmamam gerekiyordu.
Yaklaşarak anlımı anlına yasladım, kalbim ağrıyor ellerim titriyordu.
"Özür dilerim"
Ellerini yanaklarıma koyarak oşadı, geri çekilerek son kere gözlerine baktım ve kalktım, bana bakıyordu, gözleri olmayan canımı yakıyordu.
Parmaklarımı dudaklarının üstüne bastırdım ve iyice geri çekilerek ona arkamı döndüm ve ilerledim, ses çıkartmadı ve bu en büyük yardımcım oldu belkide.
Parmaklarım yanıyor, bedenim geri dönmem için adeta yalvarıyordu ama her şey onun iyiliği içindi, meşe ağıcının yanına giderek arkasına geçtim ve sırtımı gövdeye yasladım, neden acı çekiyordum bilmiyordum.
Yanan, dudaklarına değen parmaklarımı dudaklarıma bastırdım, sıkıca bastırdım, dudaklarım bile onun için çekilirken,parmak uçlarım onun için yanarken mantığım neden sadece 20 gün önce tanıdığım çocuk için bu kadar delirdiğimi tartıyordu.
20 gün önce beni kendine çeken çocuk hakkında bir bilgim yoktu, can alıcı kısımlar hariç hiç birşey bilmiyordum.
Parmaklarımı dudaklarımdan çekip yutkunarak kafamı gök yüzüne çevirdim.
"Daha da ağlamamı mı istiyorsun? Geçmişim yeterince acı verici değil mi? Yetmez mi, daha ne istiyorsun benden"
Bir meşe palamudu kafama düştüğünde anladım ki tek dokunabildiğim insan yoongi iken ben bütün ağaçlara da dokunabiliyor hissedebiliyordum.
Bütün gece dışarıda öylece durdum, içimdeki yangın sönmüyordu.