+Yoongi+
Hoseok'un gitmesinin üstünden bir hafta geçmişti ve ben odamdan çıkmıyordum, jin ve namjoon babam yemek getiriyordu ama yiyecek iştahım dahi yoktu.
İlaçlarımı onların gözlerinin önünde içiyordum artık, kapım açıldığında kıpırdamadım, minik adımlardan jimin,taehyung ve jungkook'un geldiğini anladım.
Yatağın köşesi çökmüş ve üç bücür yan yana durmuş bana bakıyordu ama benim hareket dahi etmeye gücüm yoktu, ağlamaktan başka bir şey elimden gelmiyordu.
Gözlerimi kapattığımda saçlarımda minik bir el hissettim, jimin konuşunca onları dinledim.
"Babamlar neden yoongi hyung'u böyle bırakıyor, çok kırılmış duruyor"
Taehyung'un sesini duydum ki saçlarımı öptükten sonra konuştu.
"Babamlar yoongi hyung'un hastalığı yeniden çıkmış dediler, iyileşmesi için dinlenmeliymiş"
Jungkook'un sesi hafif kızgın çıkınca gözlerimi açtım.
"Alakası yok, yoongi hyung'un kalbi kırılmış, bak nasıl acı çekiyor, hasta olsaydı onu gezdirir ve mutlu olması için her şeyi yapardık"
Gözlerim yeniden dolduğunda kapı yeniden açıldı, namjoon babamın sesi kısıkça çıktı.
"Çocuklar gelin hadi, abiniz dinlenmeli"
Hepsi çıktığında namjoon babam yanıma geldi, karşıma çöktü, rengi aktığı için yeniden siyaha boyadığım saçlarımı okşadı.
"Üzgünüm yoongi, elimden bir şey gelseydi yapardım, ne olursa olsun yapardım"
"Hoseok'u istiyorum"
"Üzgünüm bebeğim"
Saçlarımı öptüğünde ağlamaya başladım, kapı açıldı jin babamın sesini duydum, kırılmış ve üzülmüş çıkıyordu sesi.
"Yoongim, güzelim,hadi bir kaç şey atıştır"
"İstemiyorum"
"Eğer bu tepsiyi bitirirsen.. hoseok'un mezarına gideceğiz"
"Jin"
"Ne var, benim oğlum üzülemez, onu ne mutlu ediyorsa onu yapacağız namjoon, gözümüzün önünde eriyor, acı çekiyor, bunun olmasına izin vermiyorum"
Namjoon babam sustuğunda tepsiyi yine masaya bıraktığını anladım, namjoon babamın yanına oturdu, saçlarımı anlımdan çekti.
"Kalk bakalım uykucu, böyle olursan hoseok da üzülür"
Kalkarak sırtımı çerçeveye yasladım, namjoon babam ellerini yüzüme koyarak göz yaşlarımı sildi, geri çekilerek yanağıma dudaklarını bastırdı.
"Özür dileriz yoongi, biliyorsun sen ne istersen onu yapmaya hazırız ama bir ruhu ya da insanı geri getiremeyiz"
"Biliyorum baba, biliyorum"
Jin babam tepsiyi alarak yanıma geldi, tepsiyi önüme koydu, saçlarımı öptüğünde yemeye başladım, zorla yutkunuyordum ama hoseok'u görme düşüncesi daha hızlı yememe neden oluyordu.
Biz kısa sürede büyük bir aşkın içine düşmüştük.
Neyse ki jin babam az yemek getirdiği için hemen bitirmiştim, su ve ilacımı da verdiğinde içtim, tepsiyi kenarı koyarak elimi tutarak öptü.
"Hadi hazırlan bakalım"
Gülerek kalktığımda namjoon babam şakağımı öptü, ikili odadan çıktığında hemen dolabıma koştum, siyah t-shirt ve beyaz eşofman alarak giyindim, saçlarımı taradım, banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım ve krem sürdüm, hoseok eğer beni görüyorsa bitik halim ile karşısına çıkamazdım.
Gloss sürüp parfüm de sıktığımda hazırdım odamdan çıkarak aşşağı indim, babamlar kalktığında bücürlerim de kalktı, hepsi hazırlanmıştı, evden çıkarak arabaya geçtik.
hepsinin kemerlerini bağlayarak arkaya oturdum, araba ilerler iken sadece yola bakıyordum ve kimseden ses çıkmıyordu, namjoon babam burayı iyi bildiği için kestirmelerden 15 dakikaya mezarlığa gelmiştik ki evimiz de neredeyse yakındı çıkışa.
Mezarlığın önünde durduk, önden ben indiğimde namjoon babam arabayı sürdü, galiba yalnız olmamın daha iyi olacağını düşünüyordu ki bu iyiydi.
Mezarlığın kapısını açarak içeri girdim ve mezarları aşarak onun isminin yazdığı taşın önünde durdum, mezar kumuna elini koyduğu gibi içine çekilmişti.
Oturarak elimi kumun üzerinde gezdirdim, gözlerim doldu ve aktı, sıcak damlalar yanaklarımdan aşşağı çeneme kayıyor ve aşşağı düşerek intihar ediyorlardı.
Kafamı kumun üstüne koydum, sesimi bulamıyordum bile ama kendimi konuşmaya zorladım.
"Hoseok.. seni çok özledim, kokunu, dokunuşunu, çok özledim güneş çocuğumu"
"Dudaklarının sıcaklığı hala yüzümde geziniyor, elinin ılıklığı avucumu sıcacık yapıyor, seni hala hissedebiliyorum ama sen yanımda değilsin"
"Ölüyorum, sensiz ölüyorum hoseok, bana ne yaptın ha, nasıl beni aşkın ile zehirlemeye cürret edersin, nasıl beni cennet bahçesinin ortasında yalnızlığa mahkum edersin güneş çocuk"
Gözlerim kapalı durup toprağı okşarken adım sesleri doldu kulağıma, jin ve ya namjoon babam olduğunu var sayıp toprağı sıkıca elimde sıktım.
Adımlar yanımda durdu, bir el omuzuma dolandı, hıçkırdım.
"Biraz daha,lütfen"
"Hadi yoongi"
Jin babam elimi tutarak okşadı, kafamı salladım.
"Beş dakika"
"Pekala"
Elimi öperek gitti, yeniden toprağı okşadım.
"Yeniden gelicem, söz veriyorum gelicem"
Kalkarak mezara son kere baktım ve yavaşça mezarlıktan çıkarak karşıda duran arabaya gittim, namjoon babam indi, ellerimi tutarak sıktı, yüzümdeki ve saçlarımdaki toprağı temizleyip saçlarımı öptü.
içim yanıyor ve parçalanıyordum.