+Yoongi+
İki hafta geçti ve ben 2. Ziyaret imi gerçekleştiriyor dum , yeniden ayaklarım mezarın başına gitti, bu gün yalnızdım ki babamların evde olmaması ve tae,jimin ve jungkook'un kendilerine baka bileceği için içim rahattı.
Mezarın yanına oturdum, elimdeki ay çiçeğini toprak mezarın yanına koydum ve güldüm.
"Güneş çocuğum, bu çiçek senin için, ay çiçekleri güneşi takip eder. Ne kadar garip değil mi, ismin ay çiçeği ama sen güneşi takip ediyorsun. Ah bu bizi hatırlattı, sen güneş,ben güneş'e aşık ay. Ay tutulmasında beraber olan iki kırık, iki aşık ruh."
"Biliyorum geri geleceksin, biliyorum bizim hikayemiz yarım ve eksik bitmeyecek. Bizim karşılaşmamız bir tesadüf değil, buna izin vermeyeceğim, asla izin vermeyeceğim"
Toprağı ellerim ile kazıp derin bir çukur açtım, küçük ay çiçeğini içine yerleştirip toprakla etrafına tutunması için duvar ördüm, ilerideki çeşmeden küçük bir şişeye su doldurup çiçeğin etrafına döktüm ve şişeyi aldığım yere koydum.
Gülümseyerek çiçeğe baktım.
"Umarım bu çiçek seni huzurlu hissettirir güneş çocuk"
Mezar taşına dudaklarımı bastırdım ve geri çekilerek kafamı dayadım.
" Sen olmayınca yaşamanında bir anlamı olmadığını fark ettim. Ailem ne kadar beni neşelendirmek istesede,ben sahte gülüşler takınsam da kalbim sadece senin ismin ile atıyor, cehennem azabı çekiyorum, seni çok özlüyorum güneş çocuk, benim güzel sevgilim, aşk şarabım, yaşam nefesim, seni çok özledim "
Mezarlığın kapısı açıldığında namjoon babam'ı görmem ile kafamı eğdim ve toprağı okşadım, yanıma geldi.
"Yoongi,iyimisin?"
"Evet"
"Gerçekten iyimisin?"
"Canım yanıyor"
"Seni bekliyorum, acele etme"
"Teşekkür ederim baba"
Saçlarıma öpücük bırakarak gittiğinde güldüm.
"Belki de saçlarımı öpücükler ile taçlandıran kişi sen olmalıydın hoseok'um"
Biraz daha oturdum ve ses çıkarmadım, çiçeğe baktığımda kafası eğik duruyordu,güldüm.
"Sende asıl güneşin nerede olduğunu biliyorsun değil mi"
"Gökyüzünde değil de toprağın altında bütün dünya ya umut olan Güneş çocuğum bir parça toprağın altında. Çık oradan hoseok, senin yerin toprak altı değil bulutların üstü olmalı"
Mezar taşını öperek kalktım, gülümseyerek çiçeğe ve toprağa baktım.
"Görüşürüz aşkım, yeniden gelicem"
Mezar kapısına geldiğimde bütün gücüm çekilmiş gibi hissettim, kapıdan çıktığımda göz yaşlarım akarken bacaklarım gücünü kaybetti, onun yanında güçlü durmak çok zordu, kafamı eğmiş ellerimi yüzüme gömmüş ağlarken dizlerim düşmenin şiddeti ile kanamıştı ama hiç bir acı kalbimdeki ile ölçüşemezdi.
Babam yanıma koşarak geldi ve omuzlarımdan tuttu, konuşacak gücümün olmadığını anladığında kollarını belime ve dizlerimin altından geçirip bacaklarıma sarıldı, kalkarak beni kucağına aldığında kafamı göğüsüne gömüp t-shirt ünü avuçlarımda topladım.
Saçlarıma sayısız öpücükler bırakıyordu ama ben hoseok'u istiyordum, arabanın kapısını zor bela açtı ve beni koltuğa uzandırdı, şakağıma dudaklarını bastırıp geri çekildi ve kapıyı kapattı.
Sürücü koltuğuna geçti, araba hareket ederken bende o mezarda olmayı, hoseok ile olmayı diledim.
Göz yaşlarım durmuyor aksine çoğalıyor du, eve geldiğimizi arabanın durması ile anladım, kapı açıldı, kalkarak zorlukla indim, jin babam geldiğinde kafamı göğüsüne gömdüm, sıkıca sarıldı, belimi okşadı, daha sonra geri çekilerek beni kucağına aldı.
Odama götürdü ve beni yatağa bıraktı, uzandığımda yanıma uzandı, namjoon babam da gelerek diğer tarafıma uzandı, ikisinin ortasında kaldım, ellerimi tutarak okşadıklarında güçsüz düştüğüm için uykuya yenik düşmüştüm.