Cassius, kendini soyutlaşmış bir ortamın içinde gördü. Etrafını, dalgalar halinde titreşen bir enerji tabakası kapladı ve ayakları altındaki zeminin yok olmasıyla havada süzülen bir hâlde buldu kendini.
"Sonunda buradasın insan, kendinle gurur duy! Şu anda benim, Azazel von Schattenstein'in huzurunda bulunman büyük bir ayrıcalıktır," dedi.
İhtişamlı varlığın karşısında, bir toz tanesi kadar küçüldüğünü ve hiçlik içinde kaybolmaya mahkum olduğunu düşündü. Kalbi, korku ve çaresizlikle sıkışıp kalan bir kuşun kanat çırpışları gibi hızlı ve düzensiz atıyordu.
Korku ve merak, onu aynı anda saran bir duygu karmaşasıydı. Cassius ne yapacağını bilemiyordu. Azazel'e bakarken, onun soylu duruşu ve otoriter sesiyle etkilendi. Bu karanlık varlık, hiç şüphesiz insanlığın unuttuğu bir geçmişin anılarını taşıyordu.
Azazel, sözlerine devam etti. "Artık, benim arzularımı gerçekleştireceğin karanlık hedefime katkıda bulunacaksın. Bu dünyaya gelmeden önce, yeniden doğmak şartıyla benim isteğime razı oldun ve şimdi geri dönüşü olmayan bir yoldasın..."
Kendinden emin bir tavırla yanıt verdi, "Azazel von Schattenstein, ölümün pençesinden sayende kurtuldum ve şimdi o halde söyle, isteğin nedir?"
Azazel dehşet bir gülümselemeyle "Şuan burada bulunma amacın, Tanrının işlediği haksızlıklara karşı intikam ateşiyle birleşmek ve bu dünyayı dehşet dolu bir yıkıma götürmektir. Hayalim, görkemli imparatorlukların harabelerinde kaybolmuş, acı dolu çığlıkların yankılandığı sokaklarda dehşetin en ürpertici şovunu gerçekleştirmektir. Sen, yanmış topraklar üzerinde umutsuzluğun korkunç bir senfoniye dönüşmesinde benim yanımda yer alarak, isteğimi gerçekleştirmeme yardımcı olacaksın. İşte benim senden isteğim: Bu eşsiz ve korkunç vizyonu hayata geçirip tüm Alcatel'i beraber yok etmek..."
Sözleriyle, etrafı tehditkar bir hal aldı. İçinde biriktirdiği acı, şimdi öfkeye dönüşmüş ve kinle yoğrulmuştu. Artık yıllar süren sessizliğini bozarak, karanlığın efendisi Azazel, düşmanına açılan savaşı başlatmıştı.
Bedeninde derin bir ürpertiyle, derin bir nefes aldıktan sonra sözlerini dikkatlice seçti: "Eğer isteğin buysa, bunu yapacağım Azazel ama anlamadığım şey bunu neden yapıyor oluşun?"
"Ben, bir zamanlar Tanrı'ya sadık bir hizmetkar olarak hizmet ediyordum. Yeryüzünde kutsal görevlerimle dolaşır, Onun iradesini en ufak bir tereddüt olmadan yerine getirirdim. Fakat bir gün, kendi gücümün sınırlarını aştığımı fark etti ve dehşete düştü. Alçakca bir şekilde beni lanetledi, gücümü kısıtladı ve bu karanlık diyara yalnız başıma terk etti. Ancak şimdi, o Tanrıya göstereceğim ki bu yaptığı onun, en büyük hatası olsun! Asırlar boyunca planlar, kurup bekledim, her şey bunun içindi ve şimdi, sence de bu yeterli bir sebep değil mi?"
Azazel'in gözlerinde hâlâ bir sır saklıydı, belirsizlik ve gizem bir araya gelmişti. Cassius, "Hala anlamıyorum..." dedi, sesinde bir hayli şaşkınlık vardı. "Burada bana olan ihtiyacın ne? Ben sana nasıl bir yardım edebilirim..."
Sesi içindeki merak ve şüpheyle titredi. Azazel'in sözlerinin ardında yatan gizemi çözmeye çalışıyordu. Onunla bu karanlık pazarlıkta nasıl bir rol oynayacağını anlamaya çalışıyordu. Ancak, karanlığın efendisi Azazel'in yanıtı, beklediği gibi net ve açık olmadı.
Azazel, derin bir iç çekişle ona doğru baktı. Gözlerinde parıldayan öfke ve hırçınlık vardı. Sonunda, düşüncelerini ve isteklerini dile getirdi:
"Sana daha önce dediğim gibi, lanetlendim ve gücümü tamamen kullanamıyorum, madem böyle onu neden ziyan edeyim ki? Seninle bir anlaşma yaparak güçlerimizi ve benim engin bilgimi birleştirebiliriz. Senin karanlık tarafını, güçlü ve dehşet verici potansiyelini ortaya çıkarabilirim. Seninle beraber, bu dünyada bir fırtına koparabilir, yıkımı getirebiliriz."
Sözleri, Cassius'u bir karar anına sürüklemişti. Bu anlaşmanın getireceği sonuçları ve bedelleri düşünmek zorundaydı. Karanlıkla olan birlikteliği, kendi geleceği üzerinde derin etkiler bırakacaktı. Ancak bunun ne önemi vardı ki?
"Zaten daha önce ölmeye karar vermiştim..." diye içinden düşündü. Ardından:
"Peki o kadar çok insan varken neden ben?"
Sessizlik içinde derin düşüncelere dalmış bir şekilde baktı. Gözlerindeki yoğun bir odaklanma, seçimini belirleyen nedenlerin derinliklerine inmek için çalışıyordu.
"Seni seçmiş olmamdaki tek sebep, sadece en uygun kişi olman. İçindeki potansiyeli, cesareti ve karanlıkla baş etme yeteneğini hissedebiliyorum. Sen, bu karanlık yolculukta benimle adımlar atabilecek, benim hedeflerime ulaşmak için gereken azim ve kararlılığa sahipsin."
Bütün yıllarını kitaplarla geçiren, hayatını bilgi ve bilgelik arayışına adamış biri olarak, Azazel'in onu bu akıl almaz istek için uygun gördüğünü duymak onu şaşırtmıştı. Ancak içinde hâlâ bir doyum oluşmamıştı ve çekinceleriyle sorguladı:
"Ömrüm boyunca hayatımı sadece kitaplarla geçiren biri olarak beni gerçekten uygun mu görüyorsun? Bu karanlık yolculuk için gerekli olan deneyim ve cesareti taşıdığımdan emin misin?"
Bu soruya, kendinden emin bir şekilde, karanlık bir gülümsemeyle cevap verdi. İçinde gizlenen bilgelik ve korkunç gücünü yansıtan bir gülümsemeydi bu.
"Evet, Cassius. Seni uygun görmemdeki sebep, senin sadece kitaplardan edindiğin bilgiden daha fazlasını bilmemdir. Senin zihnin sadece yazılı sayfalarda hapsolmuşken, ben evrenin derinliklerinde dolaşarak sırlarını keşfettim. Öyle ki, senin hayal bile edemeyeceğin gerçekliklere tanıklık ettim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Yolun Efendisi
FantasiŞimdiye kadar pek çok "kahraman" hikayesi okudun değil mi? Süper güçlü ve adil, insanların umudu olmuş kusursuz karakterler. Bu hikaye onlardan farklı çünkü ben, o "klişelerden" fazlasıyla sıkıldım. Artık daha gerçekçi şeyler istiyorum ve bu webnove...