Yüzündeki ciddiyet ile bana döndü. Gercekten çok korkuyordum. Neden buraya gelmiştik? Başım ağrımaya başlamıştı.
''Belki bir misafirhane belki de ölüm yerin.''
Ne diyordu? Ne ölümü? Cidden hiç birşey anlamıyordum. Ne saçmalıyordu.
''Ne saçmalıyorsun? Ne ölümü?''
Burnundan gülmüştü ve arabanın kapısını açmıştı. Ben ise sadece onu izliyordum. Çünkü hareket edemiyordum. Çok korkuyordum ölümden...
Arabanın önünden dolaştı ve kapımı açtı ve kolumdan çekerek beni çıkarttı. Ben o an anlamıştım kaçırıldığımı. O iki kolumu arkamdan tutuyordu. Arabanın kapısını kapatmak için bir elini ayırmıştı kollarımdan. Bende bunu fırsat bilmiştim tabi.
Bir yandan ileri koşmaya bir yandanda kollarımı ellerinden ayırmaya çalışıyordum. Fakat çok başarılı olduğum söylenemezdi...
Ben çırpınırken kollarımdan tuttu ve beni kendine doğru yasladı. Başını kulağıma doğru yaklaştırdığında konuşmaya başladı.
''Beni zor kullandırmaya zorlama. Pişman olursun ufaklık.''
O an yine anlamıştımki kaçışım yoktu. Bir elini beline doğru attı ve bir kelepçe çıkardı. Ellerimi arkamdan kelepçelerken ben şuan yere kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum...
''Yürü!''
Bana bağırdığında dolan göz yaşlarımı artık tutamaz hale gelmiştim ama yinede yerlerinde tutmaya çalışıyordum. Söylediği şeyi yaptım ve arkamdan beni yönlendirmesi ile büyük deponun kapısina doğru ilerlemeye başladık. Para mı istiyorlardı? Para istiyorlarsa ailem bunu vereciceklermiydi?
Deponun kapısında içeri girdiğimizde sağa doğru ilerlemeye başlamıştık birkaç sağ-sol yaptıktan sonra duvarda bir kapı olduğunu gördüm. Minho duvardaki sürgülü kapıyı açtı. Aşağıya doğru inen bir merdiven olduğunu gördüm. Aşağıya inmeye başladık. Burası karanlıktı ve karanlıktan oldum olası korkardım. En sonunda bir oda daha çıktı önümüze. Minho o kapıyıda açtıktan sonra içeri girdik. Normal büyüklükteki odada sadece orta yerde tahta bir sandalye vardı. Duvarlar ve yerler bembeyazdı.
''Geç şuraya''
Beni sandalyeye oturttuktan sonra yüzüme yaklaştı. Şuan neredeyse burunlarımız birbirine deyecekti. Fazla yakındık...
''Burda bekle. Eğer kaçmaya çalışırsan senin için hiç iyi şeyler olmaz ufaklık.''
Ben ona dolu gözlerle bakarken o benden bir cevap bekliyordu.
''Anladın mı?''
Biraz yüzüne baktıktan sonra başını salladım. Daha bir saat önce ona hayatımı emanet ederken şimdi ise o bana ölümden bahsediyordu...
Başını başımdan uzaklaştı ve kapıya doğru yöneldi. Konuşamıyordum ve hareket edemiyordum fakat yinede sormak istediğim birşey vardı.
''Sen kimsin ve beni neden buraya getirdin?''
Bir fısıltı gibi çıkmıştı ağzımdan kelimeler ama eli kapının kulbunda olan Minho'yu durdurmaya yetmişti. Bana dönmeden konuştu.
''Belki hayatında son kez göreceğin biri belkide celladın...''
Son söylediği şey başımın ağrısına bir kat daha eklerken o ise kapıyı açıp ben bu odada yanlız bırakmıştı. O odadan çıkar çıkmaz tutumakta zorlandığım göz yaşlarımı sebest bıraktım. Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Neden ben? Ben kime ne yapmıştım?
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama ağlamaktan gözlerimin kızardığını tahmin edebiliyordum. Duyduğum kapı sesiyle başımı o tarafa çevirdim.
Kaslı bir adam girdi arkasından 2 tane daha adam ve Minho girmişti...
''Küçük misafirimizde gelmiş...''
Yutkundum ve ona korkarak baktım kaslı olan önüme doğru geldi ve konuşmaya başladı.
''Seungmin bana sandalye getir.''
İsminin Seungmin olduğunu öğrendiğim adam kapıya doğru yöneldi ve elinde sandalyeyle geri döndü.
Seungmin sandalyeyi benim biraz öteme ama tam karşıma koydu. Geri çekildiğinde kaslı olan sandalyeye oturdu ve konuşmaya başladı.
''Merhaba öncelikle kendimi tanıtayım ben Christopher Bang
kısaca Bang Chan bu kadarını bilmen yeterli. Seni neden burda tuttuğumuz konusuna gelince. Babanın aslında sandığın gibi normal bir şirketi yok yani baban gizli bir uyuşturucu şirketi. Ve benim şirketimden yüklü miktarda borç aldı. Tahmin etmişsindirki geri ödemedi.''Ne yani babamın uyuşturucu şirketimi vardı? Ve beni babamın borçlarını ödemesi için mi kullanacaklar? Babam benim için hiçbirşey yapmazki...
''Beni babamın borçlarını ödemesi için mi kullanacaksınız?''
''Fazla zekisin. Evet öyle yapacağız eğer ödemezse biricik oğlunu bir daha göremeyecek...''
Bilmediği şey babamın benim için hiç birşey yapmayacağı.
Benden nefret eden bir adam neden benim için para versin?''Ve şimdi babanı arayıp paramı isteyeceğiz.''
Yutkunmaya çalışıyordum ama olmuyurdu. Bir gözümden akan göz yaşıyla yeri izlemeye devam ediyordum.
''Changbin telefon.''
...
Hikaye boka gidio gibi hissediom.
5-10 bölüme biter herhalde.
Neyse umarım beğenmişsinizdir bu bölümü.
Öpüldünüz 3-5 okurum<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzme Öğretmeni/Minsung
Fanfiction''Sen kimsin ve beni neden buraya getirdin?'' Bir fısıltı gibi çıkmıştı ağzımdan kelimeler ama eli kapının kulbunda olan Minho'yu durdurmaya yetmişti. Bana dönmeden konuştu. ''Belki hayatında son kez göreceğin biri belkide celladın...''