Minho bunu demesi ile beni hemen yere indirdi ve kolumdan tuttu. Biz yatak odasına doğru ilerlerken dışarıdan gelen bağırış seslerini duyabiliyordum. Yatak odasına girdik ve Minho kapıyı kilitledi.
''Ne yapıcaz?!''
''Bilmiyorum kahretsin bilmiyorum!''
O an Minho cama doğru yaklaştı ve camı açtı. Camdan atladıktan sonra atlamam için seslendi.
''Atla''
''Yapamam''
''Ölmek mi istiyorsun?''
''Acıyo napayim? O kadar sikmeseydin send-''
O an ne söylediğimin farkına vardım ve sustum. Zar zor pencereden atladıktan sonra Minho beni kucağına aldı ve koşmaya başladı. Kucağında olmama rağmen hızlı koşuyordu. Taki arkadan bir ses gelene kadar.
''Minho olduğun yerde kal!''
O an kurtuluşumuzun olmadığını anlamıştım. Bunu duyduğumuzda Minho ile sadece birbirimize bakıyorduk...
''Aptalsın... Kendi hayatını bir hiç uğuruna mahvedecek kadar aptal.''
''Öbür dünya da beraber olur muyuz sevgilim?''
''Olacağız sevgilim...''
Sağ gözümden bir yaş aktığını hissettim. Minho yavaş yavaş arkasını döndüğünde yaklaşık 10 tane elinde silah olan adam ve başlarında Bang Chan'ın olduğunu gördüm.
''Sana güveniyordum Minho. Ama sen ne yaptın. Bana ihanet ettin. Şimdi de cezanı çekmelisin değil mi?''
Minho beni yavaş yavaş yere indirdiğinde titriyordum. Ama ölmekten korkmuyordum artık. Çünkü öldükten sonra Minho ile beraber olacaktım...
''Ne yapacaksan yap. Karşındayım işte.''
Minho adım adım ilerlediğinde ben kıpırdayamıyordum. Sadece onu izliyordum. Bang Chan'ın önüne geldiğinde ona doğru silah doğrulttu. Hayır görmek istemiyordum.
''Şimdi seni buracıkta öldüreceğim Minho.''
Gözlerimi yumdum. Onu ordan çekip almak istiyordum. 'Beni öldürün' demek istiyordum. 'Beni öldürün ama onu öldürmeyin.'
Ve silah sesi... Çığlıklarım, adını haykırışlarım, yerleri yumruklayışım...
Daha sonra dizlerimin üzerine çöktüm Bang Chan karşıma geldi ve alnımın tam ortasına silahın ucunu dayadı. O an hiç birşeyi istemiyordum. Sadece ölmeyi ve Minho'ya kavuşmayı istiyordum...
''Evet seni öldürmek istemezdim ama söz verdim. Ve ben sözünden dönen piçlere benzemem.''
Gözlerimi kapattım ve geçmişten şuana kadar bütün mutlu olduğum zamanları hatırlamaya çalıştım. Ama çok kısa bir an.
Daha sonra siyahtan daha siyah bir renk çıktı karşıma. O karanlık rengin içinde parlayan birisi vardı. Bana elini uzatıyordu. Minho'ydu.
Ve bana elini uzatıyordu...
...
Evet Final bölümü.
Minho'da Jisung'da öldü...
Ağlıyorum şuanda.Neyse bir dahaki ficde görüşürüz.
Görüşürüz bok böceklerim<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzme Öğretmeni/Minsung
Fanfiction''Sen kimsin ve beni neden buraya getirdin?'' Bir fısıltı gibi çıkmıştı ağzımdan kelimeler ama eli kapının kulbunda olan Minho'yu durdurmaya yetmişti. Bana dönmeden konuştu. ''Belki hayatında son kez göreceğin biri belkide celladın...''