Ölüm saatim gelmişti...

490 43 40
                                    

Minho'dan

''Jisung saçmalamayı bırak ve sakinleş artık!''

Odadan Jeonginin girdiğini gördüm. Büyük ihtimalle sesleri duyup gelmişti.

''Jeongin git sakinleştirici iğne bul!''

Ben bunları söylerken Jisung hâlâ bagırıyordu. Haklıydı... O çırpınmaya devam ederken zar zor yere oturtturdum ve sırtı duvara yasladım. Gerçekten cok zor durumdaydı. İçeri Jeongin girdiğinde elindeki iğneyi bana uzattı.

''Jisung sakin dur! İşleri dahada zorlaştırıyorsun.''

''Bırak beni! Yarın ölücem nede olsa bırak!''

Jeonginden iğneyi aldım ve jeongine kaş göz işareti yaparak Jisung'u tutmasını söyledim. Jeongin oğlanı tutarken bende yavaşça iğneyi yaptım. İğneyi Jeongine uzattım.

''Tamam ben ilgilenirim sen çıkabilirsin.''

''Birşey olursa haber ver''

Başımı salladım. Jisung yavaş yavaş sakinleşiyordu. Jeongin çıktıktan sonra hıçkırık sesleri geldi. Oğlan artık ağlamaya başlamıştı.

''Neden ben? Neden beni sevmiyor? Neden ölmemi istiyor? Neden benden nefret ediyor? Neden? Neden insan öz oğluna bunları söyler? Neden ya neden?...''

Hıçkırıklarının arasında mırıldanmıştı bunları. Yaşadıkları çok ağırdı. Ona yakın olmak istemiyordum. Çünkü onunda dediği gibi yarın ölecekti. Dayanamadım ona sarıldım... O an hıçkırıkları dahada arttı. Napıyorum ben? Neden bu kadar duygusalım? Daha önce onlarca buna benzer işler yapmıştım. Hiçbirinde böyle hissetmemiştim. Onu kendimden ayırdım ve konuşmaya başladım.

''Tamam ağlama artık. ''

Gözleri ağlamaktan şişmişti. Ayağa kalktım ve kapıya dogru ilerlerim. Kapıyı açtığımda tekrar Jisung'a baktım. Bana bitkin bir halde bakıyordu. Bakışlarımı ondan ayırdım ve kapıyı kapattım.

Jisung'tan

Minho çıktıktan sonra az önce yaşananları düşündüm. Sabah başka birisiydi buraya geldiğimizde başka birisi ve az önce başka birisi. O kimdi?

Boş versene. Ne de olsa yarından sonra bir daha ne o beni nede ben onu görecektim. Sakinleştirici etkisinde olduğum icin uykum gelmişti. Yere yattım ve cenin pozisyonuna girdim. Gözlerimi kapattım.

...

Gözlerimi açtığımda saatin kaç olduğundan haberim yoktu. Ne zamandır uyuyordum? Ayağa kalktım ve kapıyı tıklattım. Mutlaka birisi olmalıydı. Birkaç kere daha tıklatmama rağmen ne kapı açıldı ne de bir ses geldi. Kapının kilitli olsuğuna emindim fakat yinede kapının kulbunu indirdim. Fakat o an şok oldum. Kapı açıktı.

Kapıyı açtım ve açar açmaz sandalyede uyuyan bir Minho ile karşılaştım. Uyuyakalmıştı...
O an kaçabileceğim düşüncesi aklıma geldi. Kapının dışına yavaşça çıktım ve merdivenlere doğru yöneldim. Merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Fakat arkamdan gelen ses beni durdurdu...

''Han Jisung''

Yavaşça arkamı döndüm ve Minho'nun bana yaklaştığını gördüm. Yine herşeyi elime yüzume bulaştırmıştım. Zaten kaçsam nereye gidebilirdimki?

''Hayırdır nereye?''

''Dışarı.''

''Neden?''

''Kaçmaya calışıyordum oldumu?''

''Odaya geri dön.''

Yavaşça nefes aldım ve başımı salladım. Tam odanın kapısına gelmişken arkamı döndüm.

''Saat kaç?''

''7''

Başımı salladım ve odaya girdim. Ölüm saatime 13 saat vardı... Ve bu saatler son saatlerimdi. Odanın kapısı arkamdan kapandı ve bir kilit sesi geldi.

Odanın içinde dolaşırken düşünmeye başladı. Acaba ölüm nasıl histi? Cok acı çekicekmiydim?

Bunları düşünürken zamanın nasıl geçtiğini anlayamıştım. Bazen odanın içinde dolaşmış bazen yerde kırdığım sandalyenin parcalarıyla oynamış bazen uyumuş bazen düşünmüştüm. Ve anca hic birşey yemediğim aklıma gelmişti. Karnımdan sesler geliyordu. Artık açlıktan bayılacaktım. Minho beni buraya kahvaltıya diye getirmişti.

Yerde ölüm saatimi beklerken kilit sesi duydum. İçeri Bang Chan,Jeongin,Changbin ve Minho dörtlüsü girdi.

''Selam ufaklık.''

Ona hiç birşey demeden baktım.

''Neden geldiniz?''

''Peki hemen konuya giriyorum. Neden dikkatimi cekti bilmiyorum ama babana ne yaptında senden bu denli nefret ediyor?''

'Hah'lamıştım. Bunu sormaya mı gelmişti?

''Hiç birşey. Bu kadar açıklama yeterlimi?''

''Garip. Neyse ölümüne son 2 saat kaldı haberin olsun''

Başimı salladım. Artık ölsemde birşey deģişmiycekti çünkü bundan sonra ölmesem bile güzel bir hayat sürecegıme emin değildim.

Herkes çıktığında yine her zamanki gibi yanlız kalmıştım.

1 saat sonra

Kapı açıldığında içeri Minho girdi. Ölüm saatim gelmişti...
Bana doğru yürümeye başldı.

''Ayağa kalk''

Babam gelmiş olmalıydı. Yavaş yavaş ayağa kalktım. Minho tam önümde duruyordu.

''Babam mı geldi?''

Minho ile birbirimize bakarken konuşmuştum. O dediğim şeyden sonra yüzüne bir sırıtış yerleştirdi.

''Hayır''

Kaşlarımı çattım. Babam gelmediyse neden ve nereye gidiyorduk?

''Nasıl yani? Babam gelmediyse nereye gidiyoruz?''

Kolunu kaldırdı ve bileğimi tuttu. Arkasını döndü ve odanın kapısına doğru yürümeye başladı. Bir yandanda beni sürüklüyordu.

''Kaçıyoruz.''
...

Benide kaçır Minhooo

İvt şimdi olay su Minho Jisu görevi yüzünden depoya götürüyo fakat ona aşık olduğunu anlayo ve ölmesini istemediği için kaçırıyoo

Vaavv

Bişi dicem şakak maka okulların açılmasına 2 hafta fln kaldı.

Niyse öpüldünün bok böceklerimm<3

Yüzme Öğretmeni/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin