"Hyunjin patatesleri indir ve soğuk suya koy." Jeongin domatesleri doğramaya aşırı odaklıyken Hyunjin haşlanan patateslerin tenceresine bez almadan elini uzatmıştı.
"Yandın mı?"
"Azıcık."
"İyi oldu, bez koydum oraya onunla alsana." Jeongin sinirle Hyunjin'e bakarken Hyunjin gülmüş ve elini suyun altına tutmuştu.
"Yemek yaparken cidden bu kadar sinirli misin?"
"Mutfakta olmayı seviyorum ama yanımda birisi olduğunda çıldırıyorum. Çünkü herkes çok yavaş." Jeongin domatesleri salata tepsisine koymuş Hyunjin'in ardından elini yıkadıktan sonra patates tenceresini almıştı.
"Soğuk suda biraz dursun, sonra ekleyelim." Tencereye suyu doldururken Hyunjin onun hareketlerinin gülümseyerek izliyordu.
"Ciddiyken aşırı tatlısın böyle agu bugu yapasım geliyor." Ellerini yüzüne çıkartıp resmen yoğurma ya başladığında Jeongin kahkaha atmıştı.
"Hyun dur ne yapıyorsun."
"Aşırı tatlısın." Hyunjin durmuş ama ellerini Jeongin'in yüzünden çekmemiş aksina yanaklarını baş parmağı ile okşamaya başlamıştı.
Bu Jeongin'in hoşuna giderken eli ayağı birbirine dolaşmıştı.
Ellerini koyacak bir yer ararkan tezgaya yaslanmıştı.
Hyunjin yüzünü yaklaştırmaya başladığında nefesini fark etmeden tutmuş ve gelecek öpücüğü beklemişti.
Dudakları değeceği sırada ise Hyunjin'in durduğunu hissetmişti. "Neden duruyorsun?"
"Rahatsız olacağından korkuyorum."
"Hyunjin... öpsene beni." Hyunjin, Jeongin'in bu cesaretli tavrına şaşırmış ve isteğini gerçekleşirmişti.
Dudakları birleşirken Hyunjin'in elleri Jeongin'in beline, Jeongin'in elleri Hyunjin'in omzundan ensesine doğru yöneliyordu.
Jeongin kafasını hafif eğip kollarını iyice Hyunjin'in boynuna doladığında dudakları üzerinde hissettiği gülümseme ile gülümsemişti.
Uzun bir süre koca evde sadece nefes ve öpüşme sesler duyulurken kapının çalması ile nefes nefese ayrılmışlardı.
Jeongin utandığı için gözleri yerdeki desenlere kayarken "Biri mi gelecekti?" Diye sormuştu.
"Hayır, kargo falandır." Hyunjin nefesini zar zor düzene soktuktan sonra durmadan çalan kapıya doğru ilerlemişti.
Jeongin mutfakta derin bir nefes aldıktan sonra gürültü ile salona giren Changbin, Minho ve Chan'ın sesini duyarak salona girmişti.
"Aaaaa Jeongin sende mi burdaydın?" Minho Jeongin'i görünce gülümsemiş ve kendini koltuğa atmıştı.
"Sabahtan beri Jeongin burda gidin demeye çalışıyorum ama beyniniz yetmiyor." Hyunjin sinirle koltuklara yayılan arkadaşlarına bakıyordu.
"Niye gidelim Jeongin burda diye? Jeongin bizden rahatsız mı oluyor?" Jeongin ağzını açıp "Hayır." Diyeceği sırada Hyunjin "Jeongin değil dangalaklar ben rahatsız oluyorum." Demişti.
"Düzgün konuş lan." Chan ayağı ile Hyunjin'in ayağına vurduğunda Hyunjin kendisini yere atıp bağıracaktı ama Jeongin'in olduğunu hatırlayınca hiçbir şey yapmamıştı.
"Oha kendini yerden yere atmadın?" Changbin alayla karışık konuşunca Hyunjin, Jeongin'in elini tutarak yürütmüş koltuklardan birine ve yanyana oturmuşlardı.
"Jeongin'e rezil olmamak içindi." Jeongin güldüğünde arkadaşları göz deviriyordu.
"Felix'i de çağıralım üç çift oluruz." Changbin tekrar konuşunca Minho'nun tükürüğü boğazına kaçmış ve öksürmeye başlamıştı.
"Noldu lan?" Minho zar zor toparlandığında Changbin'e dik dik bakıyordu. "İnsan kalkar bi su getirir gebersem umrunuzda olmayacak, tükürüğüm boğazıma kaçtı."
"Ondan da bir sey olmaz, abartma."
"Neyse Jisung ve Seungmin'i de çağırın bari, burda üç çift yok hem sadece Hyunjin, Jeongin ve Changbin, Felix var." Chan konuşunca Minho surat asarak arkasına yaslanmıştı.
"Çağıralım mı?" Jeongin, Hyunjin'e döndüğünde Hyunjin gülümsemiş ve kafasını aşağı yukarı sallamıştı. "Çağır hadi."
__
"Selam selam selam."
"Biz geldikk."
"Biz gelmişiz."
Felix, Jisung ve Seungmin Hyunjin'in kendilerine kapıyı açması ile birlikte sırayla içeri girmişti.
"Hoşgeldiniz." Hyunjin gülümseyerek onları karşıladığında üçlü evi inceliyordu.
"Şimdi fakirliğimi her yerde belli etmeyeyim diyorum ama bu ev şato gibi resmen." Jisung'ın sözlerine arkadaşları kahkaha atarken Hyunjin'de gülmüştü.
Felix koşarak salona Changbin'in yanına gidip sarılırken Hyunjin'de Jeongin'in yanına oturarak kolunu omzuna atmıştı. Minho zaten Chan'ın göğsüne yaslı şekilde oturuyordu.
"Bu ne böyle sevgilisizlikten kendimi camdan aşağı atacağım. Lan en son on ikinci sınıfta flört yaptım lan karşımda üç tane çift var." Seungmin yakınarak tekli koltuğa otururken Jisung kendi arkadaş ortamlarında olsaydı kucağına otururdu ama bunun yerine başka bir tekli koltuğa oturarak "Öpüşelim mi Seungmin?" Diye bir soru sormuştu.
"Iyy hayır." Herkes Seungmin ve Jisung'a gülerken Chan "Biz çift değiliz, arkadaşız sadece." Demişti.
"E olun o zaman yakışıyorsunuz." Felix konuştuğunda Chan kendini geri çekmiş ve Minho'da Chan'ın rahatsız olduğunu anladığı için kalkmıştı.
"Ne alaka ya? Yakın arkadaşız biz." Minho sessiz kalırken Chan göz devirerek konuşmuştu.
Chan hariç herkes Minho'nun Chan'dan hoşlandığını anlarken Hyunjin "Eh bir şeyler yapalım bari." Diyerek bir anda sessizleşen ortamı neşelendirmeye çalışmıştı.
"Ne yapalım?" Jeongin kolunun altından kendisine baktığında Hyunjin "Sen bana böyle güzel bak ben saatlerce seni izlerim, onlar ne yapıyorsa yapsın." Diyerek hayran hayran Jeongin'e bakmıştı.
Jeongin uyandığında omzundaki kolu indirmişti. "Deme şöyle şeyler."
"Niye ama çok aşığım."
"Ay bayılacağım." Seungmin elini alnına koyup bayılıyor hareketi yaptığında herkes gülmüştü.
"Dışarı mı çıksak?" Minho ortaya bir öneri attığında Jisung ona dönmüştü. "Niye geldik biz o zaman buraya yakışıklı?"
Minho, Jisung'ın bu tavrına gülerken Felix, Seungmin ve Jeongin kahkaha atmamak için kendisini sıkmıştı.