Hyunjin o sabah okula gitmiş ve Jeongin'i bir iki defa görmesine rağmen yanına gitmemişti.
Jeongin'de onu fark etmiş ve kırgın bakışlarını görmüştü. İçi huzursuz oluyordu ve kendini özür dilemek zorunda gibi hissediyordu.
Ama yanına gidip daha fazla dikkat çekmek istemiyordu.
"Jeongin dinliyor musun beni?" Jeongin düşüncelerine o kadar odaklanmıştı ki masada oturan Changbin'i ve kendisini dürten Felix'i yeni fark etmişti.
"Ha?"
"Diyoruz ki hep birlikte oturalım. Birazdan Chan ve Minho gelecekmiş, Hyunjin'in de dersinin bitmesine on dakika kalmış."
"Aslında... Neyse olur."
"Haberlerden dolayı moralin bozuksa eğer Hyunjin'le konuştuk. Bu akşam çekiminden önce sevgili olaylarını yalanlayacak." Changbin, Jeongin'e döndüğünde Jeongin anlatmaktan bir zarar gelmez diyerek. "Aslında kendi kendime moralim bozuk." Demişti.
"Nasıl yani?"
"Hyunjin'i kırmak istememiştim ama sanırım çok kırdım. Sabah hevesli hevesli yazmasına rağmen bir anda moralini altüst ettim. Kendimi kötü hissediyorum."
"Sen saf salaksın oğlum." Jisung konuşunca Seungmin'den kafasına tokat yemişti. "Ya hayır bak, biraz mantıklı düşünmen gerek. Çocuk sana sırılsıklam aşık ve sen gidip arkadaş bile değiliz demişsin. Tabiki kırılır."
"Jisung sabahtan beri kötü olan moralimi daha çok bozuyorsun."
"Ama gidip bir arkadaş olalım mesajı bile atmıyorsun ve onu kırdım diye üzülüyorsun. Madem hiçbir şey olmak istemiyorsun o zaman onu kırdım diye üzülme." Jisung hayatındaki belki de en ciddi konuşmayı yapmıştı.
"Çok garip bir şekilde Jisung ilk defa ciddi ve haklı." Felix'de onaylayınca Jeongin derin bir nefes vermiş ve onaylamıştı.
"Haklısın."
"Ne olmak istiyorsun Hyunjin ile?" Changbin sorunca ekstra gerilmişti. "Ya bilmiyorum, hareketleri falan hoşuma gidiyor ama... Pek... Bilmiyorum."
"İlgisi hoşuna gidiyor sadece yani."
"Ya hayır, tatlı çocuk ama. Ama işte of bilmiyorum."
"Hoşlandın ama kabullenemiyorsun."
"Kapatalım bu konuyu lütfen ya."
__
Bir saat içerisinde sekiz kişi bahçede oturmuş, Hyunjin hariç herkes sohbete katılıyordu.
"Akşam çekimlerin mi var? Hangi markanın?" Felix, karşısında oturan Hyunjin'e soru yönelttiğinde Hyunjin gülümsemişti.
"Celine."
"Oha!" Jisung, Felix ve Seungmin aynı anda bağırdığında Hyunjin gülmüştü. "Elçilik aldım ama henüz yayınlanmadı haberi."
"Çok iyi ya."
Jeongin
Biraz konuşabilir miyiz
YalnızHyunjin
Hemen yan tarafımda oturuyorsun
neden mesaj attın kiJeongin
Çekindim işteHyunjin
Konuşalım
Lavaboya gidiyorum
Gelirsin ardımdanJeongin
Tamam"Ben bir lavaboya gideyim." Hyunjin ayaklanmış ve üniversitenin içine yönelmişti.
Yaklaşık üç dakika sonra da Jeongin "Benim dersim başlayacak sonra görüşürüz." Diyerek kalkmıştı.
Jeongin
NerdesinHyunjin
İkinci katta 2-1 sınıfının karşısındaki lavabodayimJeongin hızlı adımlarla gittiğinde Hyunjin'i duvara yaslı bir şekilde bulmuştu.
"Ne oldu?" Gülümseyerek sormuştu çünkü kendi mutsuzluğunu Jeongin'e yansıtmak istemiyordu.
"Özür dileyecektim ben. Seni kırdığım için."
"Önemli değil, kırılmadım hem."
"Az da olsa seni tanıdım. Kırılıp kırılmadığını anlıyorum." Jeongin tam olarak Hyunjin'in önüne geçmişti.
"Önemli değil Jeongin."
"Önemli. Sana arkadaş değiliz dedim ama... Ama olabiliriz." Hyunjin bir anda eski neşeli moduna dönmüştü. "Gerçekten mi?"
"Hmm evet."
"O zaman alırım öpücüğünü." Dudaklarını öne uzatıp gözlerini kapattığında Jeongin gülmüş ve eli ile dudakları üzerine vurmuştu.
"Şebek sadece arkadaşız."
"Olsun ilerde sevgili de oluruz."