İkinci Bölüm

257 84 12
                                    

Bay Max buralardan göçüp gideli tam bir ay olmuş ben hala mektupta ne demek istediğini çözememiştim. Bana bir şeyler söylemek istediğine emindim fakat bir aydır ne kadar düşünsem de hiçbir fikir bulamamam sadece bir hatıra bırakmak istediği ihtimalini de arttırıyordu. Kitaplığı yatağımın hemen yanına koymuş, her gece onu izleyerek uykuya dalıyordum. Bir şeyler bulma umuduyla da bir ayda iki kitap bitirmiş kendimi diğerlerini bitirmeye adamıştım. Bu sırada Mia kendimi eve kapatmama engel olmuştu. Bir ay öncesine kadar sadece adını bildiğim bu kız en yakın arkadaşım haline gelmişti. Onun hakkında bildiklerim hala aynı sayılsa da hislerim aynı sayılmazdı. Birden duyduğum telefon sesi açmam için beni uyardı. Arayan tahmin ettiğim gibi Mia'ydı.

-Selam.

-Selam April. Hadi toparlan bir fincan kahveye hayır diyemezsin. Seni bizim evde bekliyorum. Ah evet bir de senin için tarçınlı kek pişiriyorum merak etme zehirlemem seni.

Öylesine heyecanlıydı ki ona yok diyemedim. Zaten tarçınlı keke de bayılırdım. Bir saate hazırlanıp ilk defa gideceğim evlerine doğru yola koyuldum. Onunla bir aydır yakın olmamıza rağmen beni daha önce hiç evine davet etmemişti. Sanırım bu daveti aramızdaki dostluğun samimiyet düzeyini belli ediyordu. Hemen odama çıkıp her zaman giydiğim siyah tişörtümü ve kot pantolonumu üzerime geçirip yola çıktım. Mia'nın evi bizimkine yaklaşık 10 dakika uzaklıktaydı. Ben ise bu yolu 7 dakikada gelmiş zillerini çalmıştım. Mia kapıyı güler yüzüyle açıp boynuma sarılmış beni iyi hissettirmişti.

-Selam April hoşgeldin bende seni bekliyordum. Haydi durma böyle gel içeri. Kek de pişmek üzeredir.

İçeri girer girmez burnuma sanki bir pasta cennetine düşmüşüm gibi kek kokuları geliyordu. Salondaki büyük beyaz koltuk takımına oturup arkama yaslandım. Az sonra Mia güleryüzüyle karşıma oturmuş gelmemin onu ne kadar mutlu ettiğini belli ediyordu.

-Beni davet ettiğin için teşekkür ederim Mia. Eviniz çok sıcak ve rahat bir yer.

-Bende geldiğin için teşekkür ederim. Babam bir toplantıya gitti ve tek başıma inan çok sıkılmıştım. Muftaktan bir şey ister misin? Kahve için su kaynatıyordum da gelirken getiririm.

-Aa sağol tatlım bir şeye ihtiyacım yok. Bekliyorum burada.

-Hemen geliyorum o zaman.

Mia her ne kadar güzel ve kibar bir kız olsa da sanırım kendinden farklı biriydi. Onun böylesine iyi ve hatta kek yapabilen biri olduğunu anlamam sanırım onu tanımadan asla gerçekleşmezdi. Garip bir kız olduğunu kabul ediyordum. Fakat bir o kadar da kalbi toz pembe biriydi. Biraz sonra elinde bir tepsi ve tepsinin içinde iki fincan kahve ve guzel görünen bir kekle salona dönmüştü.

-Umarım beğenirsin. Senin için yaptım.

-Beğeneceğime şüphem yok güzel bayan.

Gerçekten de keki müthiş olmuş bir fincan kahveyle de içimi rahatlatmıştı. Onunla sohbet etmek bana iyi geliyordu.

-Ee annen nerede? Onunla da tanışmak isterim.

Bir an duraksadı ve yüzünü yerdeki uzaktan bile görünen siyah toz parçasına dikti.

-April özür dilerim ama benim annem yok.

-Yok mu? Ah evet sonra tanışırız o zaman sorun değil.

-Hayır öyle değil. Şey.. Yani..

Dili düğümlenmiş, sanki bir anda kelimelere düşman olmuş gibiydi. Gözleri ise yaz yağmurları gibi yaşarmış, kendine çekip elleriyle sardığı ayaklarına bakıyordu. Yanlış bir şey söylediğime emindim fakat söylemiştim bir kere ve geri dönüşü yoktu oysaki ne yaptığımı bilmememe rağmen.

BİR HİKAYEN VAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin