Seni Tanıyor Muyum Ben?

114 39 7
                                    

Bulutlara dokunmayı hayal edebiliyorum. Sanki birer pamuk şeker gibiler. Masmavi bir sonsuzluk var önümde. Gülümsüyorum sonsuzluğun sonunu görmek istermişcesine. Gökyüzünü böyle bilmezdim ben. Çok daha ihtişamlıymış meğer. Bir kahveden daha huzurluymuş. Ah keşke bu sonsuzlukta kaybolabilsem. Her şeyi arkama alıp boşlukta sürüklensem. Bulutların üzerinde gezebilsem keşke dünyayı. Hiç mi olmaz? Olmaz deseler bile engel olamazlar aslında bana. Bu bulutlar benim. Bu gökyüzü ve bu sonsuz mavilik de öyle. Hadi elimden alsanıza bütün bunları. Küçük bir çocuğu karanlık bir zindana atmanızla bulutları elimden almanız aynı şey olurdu. Ne o oyunlarından vazgeçerdi ne de ben hayallerimden. Her insan böyle özgür değil midir zaten? Hayalleri elindeyken. İşte yukarı bak ve orada bütün sevdiklerini gör. Onlar her yerdeler. En çok da içinde. Bütün masumiyetinde. Belki de bulutların içinde. Daha masum neresi olabilir ki?

Yolculukları sevmezdim aslında. Galiba daha önce hiç uçağa binmiş olmadığımdan. Her gün izlediğim gökyüzüne bu kadar yaklaşabilmek sadece hayallerimdeydi. Aslında hayallerim kadar müthiş olmasa da yine de huzur verici bir yolculuktu. Ve ben bakımsızlıktan kurumuş ellerimi ufak ama manzarası dev olan cama dayamış göğü izliyordum. Belki de izlediğim şey geçmişim, geleceğim ve bugünümdü. Yaşadığım yüzlerce sahne gözümün önünden, tıpkı görebileceğim derecede büyük olan ufak toz parçacıkları gibi gidip geliyordu. Buna şikayetim yoktu tabi ki yağmurlu anlar dışında. Geçmişin güzelliğiyle yaşamak iyidir fakat öyle anılar vardır ki kafamızı yerinden koparsak unutamayız. En çok da böyle anlarda gelir aklımıza. En durgun olduğumuz anlarda. Buna huzur diyoruz ama belki de aslında hepimizin belasıdır...
Tam da böyle bir ana denk gelmişken bir kafa sallamasıyla bütün kötü düşüncelerimden kurtulmuştum. En azından öyle sanıyordum. Her insanın olduğu gibi benim de geçmişimde hazan yaprakları vardı ve ben hayatımın bu yapraklarla  tamamen kaplı olmadığı için şükretmem gerektiğini biliyordum.

Bir saat sonra yola çıkış amacımız olan bu şehre varmış iniş için hazırlanıyorduk. Kalbim yine efsane atışlarıyla midemi etkilemiş olacak ki mide bulantılarım da iyice artmıştı. Kendimi kusmamak için zor tutuyordum ama bu durum yine de sevinçli halime engel olamıyordu. Mutluydum ama bunun kısa sürmesinden de korkmuyor değildim. Beni nelerin beklediğini bilmiyordum her şeyin iyi olmasını ümit etsem de kafamdaki yüzlerce soru bir yanımda pek de ufak olmayan bir endişe oluşturuyordu. Bu hissin ismini bile bilmiyordum aslında.

Nihayet uçak yolculuğunun sonuna gelmiş şehrin ilk ışıklarını görmüştük. Çıkış işlemlerini de tamamladıktan sonra havaalanından çıkıp bizi bekleyen bir taksiye yerleşip muhtemelen bizi lüks bir otele götürmesi için bekliyorduk. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Bunu düşünürken neden daha önce tatil planlarıyla ilgili soru sormadığımı merak etmemiş değildim. Galiba buraya asıl geliş amacımla daha çok ilgilendiğim içindi. Sarı renkli içi gayet büyük taksinin camından etrafı izlerken bu şehrin bana neler kazandıracağını ya da belki de neler kaybettireceğini hayal etmeye çalışıyordum. Ama ne mümkün. Kafamda hiçbir senaryo yoktu. Normalde günde defalarca geleceğim için senaryo kuran biri olsam da şimdi her şeyi akışa bırakmış bekliyordum. Taksinin tekerleklerinin bir anda durduğunu fark edince nereye geldiğimizi merak edip arabanın arka ve yan camlarından bunu öğrenmeye çalışıyordum. Birkaç kafa çevirme hamlesiyle daha buranın bir restaurant olduğunu anlamıştım. Etrafta otel denilen kelimeden eser yoktu. Neden buraya geldiğimizi anlamaya çalışırken Bay Carter'ın sesi kulaklarıma misafir olmuştu.

-Acıkmış olabileceğinizi düşündüm. Hadi bayanlar buyrun gidelim.

Evet gerçekten de çok açıkmıştım. Mide bulantım sanki midemde boşluk oluşturmuştu ve bunu muhtemelen kafamdaki düşünce denizinden olacak ki yeni fark ediyordum. Dışarıya ilk adımımla birlikte etraftaki güzel kokuları almıştım. Buranın nezih bir semt olduğu belliydi. Bu yüzden karşımızda duran ve birazdan yemekleriyle midemizin şenleneceği restaurant da gayet güzel gözüküyordu. Böyle bir yere yüksek ihtimalle bir daha ömrüm boyunca gelemeyecektim ve bu günün tadını çıkarmalıydım.

BİR HİKAYEN VAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin