Planlar ve Hayatlar

74 28 4
                                    

Aklımdan geçen sözler işte hepsi burada. Görüyor musun hepsine ayrı ayrı aşığım. Bir insana aşık olmak nedir bilmiyorum. Bu yüzden aşk şarkılarına aşığım. Kalbimi okşayan birkaç damla söz ve onları süsleyen ahenkli ritim. Aşktan sevgiden bahsediyorlar ama ben ne olduğunu bile bilmiyorum. Onlar ise gelmiş burada bana anlatmaya çalışıyorlar. Bunu anlayamasam da anladığım şeyi seviyorum. Bunlar bana göre değil belki de. Acaba bu ritim hep kalbimi okşar mı? Uyumadan önce bir ninni gibi gelir mi yine? Sanırım bunun için hiçbir zaman gerçek bir aşka dokunmamam gerek. Yoksa bu şarkı ve daha fazlası onları aldatmışım gibi bana düşman olacak. Ninniden öte işkence haline gelecek. Biliyorum evet bunu bir filmde izlemiştim. Başrol kız hayatının en büyük hatasını yapıp, aşık olmuştu. Onu defalarca kınayıp filmi durdurmuştum. Bana iyi gelen bu şarkılar onu ağlatıyordu. Şimdi ise yaptığının büyük bir aptallık olduğunu daha iyi anlıyordum. Bu kendini uçurumdan atmaktan zevk almak gibiydi. Amaçsız ve anlamsız. Hepsi bu. Benim için bu.

Kulaklığımı kulağıma takmış her zaman yaptığım gibi ritimlerle gönül eğlendiriyordum. Uyku tutmamıştı bütün gece. Gece, gündüz olacak ki uyumam için önüme hiçbir sebep sunmamıştı. Belki de bütün sebepleri arkama alıp görmemiştim bile. Düşüncelerimle üstlerini bir kağıt gibi sarıp yok etmiştim. Bütün gece, manzarasının eşsizliğine şüphemin olmadığı tavanı izleyip durmuştum. Hemde gözlerimi çevirmeden. Bu uyumaktan daha az yorucuydu. En azından bu halimle uyumaya çalışmak bile elimden gelmeyen bir şeydi. Güneş doğmaya başlarken onu kendime daha çok yakın hissediyordum. Herkes uyurken o tek başına, hiçbir karşılama olmadan buralara gelip akşam tekrar dönüyordu. Bugün yalnız değildi. Gelişini geniş camlı odamdan karşılıyordum. Her zamanki dostum bugün bana daha yakındı ve ben onu ilk kez karşılıyor olmaktan utanıyordum. Belki de onu her sabah düzenli olarak karşılayan insanlar vardı ve hiçbiri mutlu değildi. Hepimiz rahat yataklarımızda olanlardan habersiz uyurken her sabah Güneş'in gelişini izleyen ve ona her sabah merhaba diyen insanlar. Geceleri gündüzlerine, akılları ve kalpleri gözyaşlarına karışmış yüzlerce insan.. Bugün bende onlardan idim. Bütün gece düşünmekten başka bir şey yapmasam da yine de Luke ile ilgili hiçbir şey düşünemiyordum. Düşünmekten düşünemiyordum belki de. Başımda dünya kadar bela vardı sanki. Bu çocukla karşılaşmam tamamen raslantı değildi. Sanki bütün yaşayacaklarım bir yerlerde planlanmış gibi önüme seriliyordu. Hikayemi merak etsem de şimdiden birkaç bölümünü okumuş gibiydim. Daha birkaç gün önce başımı iki elimin arasına almış kara kara düşünürken bugün her şey yanan bir kağıdın hızı gibi gelişmiş başıma daha büyük dertler açmıştı. Evet çocuğu bulmuştum ama karşıma alıp "bir hikayen var ve ben hepsini baştan sona biliyorum senin ise yapman gereken tek şey onu baştan yazmak" mı diyecektim? Evet mektuptaki görevim tam olarak buydu ama bu işe yaramazdı işte. Tıpkı Mia'ya yapamadığım gibi ona da yapamazdım. Bu saçmalığa kim inanırdı ki?

Bunları düşünürken başımı koyduğum yastığı ters çevirip kafamın üstüne bastırıp sanki kendimi boğmaya çalışıyormuş gibi bir hareket yaptım. Yastık kafamın üzerindeyken istediğim kadar bağırabilirdim. Kafam allak bullaktı ve bu beni iyice sinirlendirmişti. Bu yüzden bağırmak iyi geliyordu.

-Offffff! Yüz kere off binlerce kere offf!! Benden başka adam mı yoktu ha! Nerden aldım bu belayı başıma! Tanımadığım bir adam bana bir mektup bırakıyor ve şu lanet olası kitaplarda aklımın almayacağı kadar saçma şeyler yazıyor! Birinin hikayesini nerden bilebilirler ki off aklım almıyor be almıyorr!

Sinirlenince ağlamamak elimde değildi. Yüzümdeki yastık sesimin yayılmasına engel olmakla birlikte gözlerimden akan su tanelerini de temizliyordu. Bu yüzden yüzüme iyice bastırıyordum. Başımı bir sağa bir sola sallayıp ayaklarımla yattığım yatağı tekmeliyordum.

BİR HİKAYEN VAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin