0.1

2.3K 100 20
                                    

3 Ağustos 19

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

3 Ağustos 19.46

"Bugün en iyi yemeği yaparak kaptanlık kazanan..."

Kalbim yerinden çıkacak gibi olurken heyecanla Mehmet şefin söyleyeceği ismi bekliyordum. İlk haftamdan kaptanlık yapma düşüncesi kulağa harika geliyordu.

"Selin!"

Sesli bir nefes verirken yanımda duran Sergen'e döndüm. Elimi uzattığımda bir süre boş boş yüzüme bakmış ardından elimi yalandan tutmuştu. Surat ifadesindeki o hırs sinirlerimi bozmaya yetmişti. Sergen burada anlaşamayacağım isimlerden biri olacak gibi duruyordu.

Mehmet şef yemeğim hakkımda kısa bir konuşma yaptığında gülümseyip teşekkür ettim. Daha sonra kısa süreliğine kameralar kapandı. Düşüncelerim ile baş başa kaldım.

Evet, kaptan olmak güzeldi. İnsanları yönetmeyi severdim ama egonun çok yüksek seviye olduğu bu ortamda kaptanlık yapmak ne kadar kolay olurdu hiç bilmiyordum. Özellikte takımımda Sergen gibi egoist birinin olması korkunç olurdu.

Bir süre kendi arasında sohbet eden rakiplerimi izledim. Hepsini az çok tanıyordum. Kendi senemden sadece birkaç kişi vardı. Seçim yaparken ilk tercihim onlar olacaktı muhtemelen.

Bakışlarım sessizce köşede duran Alican'a kaydı. Diğerlerinden soyutlanmış bir şekilde tezgaha yaslanmıştı.

Alican, aşina olduğum isimlerden biri değildi. Sessiz sakin kendi hâlinde takılıyordu. Kendisini bir hafta televizyondan izleme fırsatım olmuştu. Onun dışında Alican benim için büyük bir soru işareti olan kişilerden bir tanesiydi.

Şefler tekrar yerlerine geçtiğinde yayın başladı. Benden karşı takım için bir kaptan seçmemi istediler. Merakla beni izleyen insanlara döndüm. Aklımda belli bir isim yoktu. Taktik falan da yapmayı düşünmediğim için rastgele bir isim söyledim.

"Ben Esra abla demek istiyorum."

İsmini söylememin ardından Esra abla yanıma geldi ve seçim yapmaya başladık. İlk seçtiğim isim Barbaros olmuştu. Tabaklarına ve takım çalışmasına güvendiğim bir isimdi.

Sırayla seçimler yaptık. Seçim sırası tekrar bana geldiğinde kollarını göğsünde birleştirmiş olan Alican görüş alanıma girdi. Tam olarak nasıl bir oyuncu olduğunu bilmiyordum ama denemekten zarar gelmezdi. Uyumlu birisi gibi duruyordu. Belki de iyi anlaşırdık.

Gülümsedim ve isminin yazılı olduğu önlüğü aldım.

"Alican demek istiyorum."

Alican yaslandığı tezgahtan kalkarak mavi takıma doğru adımladı. Bu takımda olmaktan mutlumuydu kestiremiyordum. Surat ifadesi fazla düzdü. Hislerini anlamakta zorluk çekiyordum.

Elimde tuttuğum önlüğü ona uzatırken gülümsedim. O da bana karşılık olarak gülümsedi. Bugün onu ilk defa gülerken görüyordum. Gülümsemek ona çok yakışıyordu. Bu gerekli bilgiyi aklımın bir köşesine kazıdım. Tatlı bir suratı vardı. Dalgınca onu izlerken Mehmet şef neden Alican'ı takıma aldığımı sordu.

"Alican'ı bir hafta televizyondan izleme fırsatım oldu ve gördüğüm kadarıyla iyi bir takım oyuncusuydu. Güzel yemekler yapacağına inanıyorum."

Umarım birlikte güzel bir hafta geçirirdik.

Bu sıralar Masterchef aşırı sardı. Özellikle Alican'ı izlemek fazlasıyla keyif veriyor o yüzden böyle bir kitap yazayım dedim. Bu kitabı yazmak için yazıyorum hiçbir beklentiniz olmasın valla. Saçma gelen yerler olabilir belki. Aklınızda bir soru işareti olursa belirtin lütfen

Umarım ilk bölümü sevmişsinizdir <3

Yes Chef | Alican SabunsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin