|11| En Azından Düşmanıyla İletişim Kurmuyor, Değil mi?

2.2K 320 104
                                    

Merhabalar.

Galiba sadece 3-4 gün oldu son bölümü atalı. Bir haftaya nasıl yetiştireceğim tedirginliği yaşarken Sfb Jeongguk'un beni kendisine bağımlı ettiğini unutmuşum.

İlginiz beni çok heveslendiriyor. Yazdıkça yazasım geliyor bu aralar. Nazar değmesin diyelim, bölüme geçelim.

İyi okumalar, bol yorum diliyorum♡

•••

5 Ekim, çarşamba

Gölgesinde dinlendiğim ağacın yaprak hışırtıları eşliğinde gözlerimi kaparken, yirmi dakika sonra başlayacak olan dans dersimi değil de benden bir cevap bekleyen modellik teklifini düşlüyordum. Kafam bu konuda karmakarışıktı tam anlamıyla. Hayatımda ilk defa bir konu hakkında başkasının fikirlerini almıştım. Normalde her kararı kendim verir, kendi isteklerimi yapar ve birilerinden akıl almayı hiç sevmezdim fakat bu konu, benim hayatımda atacağım büyük adımlardan birisi gibi görünüyordu ve ben bu adımı atmalı mıydım, bilmiyordum.

Göz önünde olmaya bayılıyordum. İnsanların ilgi odağı olmayı, alkışlanmayı, başarılarımın takdir edilmesine bayılıyordum. Tüm ilgi odağı bensem, dünyanın en zirve mutluluğu bende demektir. Eğer alkışlanıyorsam kendimi tebrik ederim, bunun için yaşarım ve bunun için her zaman mutlu olurum.

Modellik de bana bunu verecekti belki de fakat bundan önce voleybolda büyük hedeflerim vardı. Benim asıl mesleğim buydu. Ben kendimi voleybol oynarken iyi hissediyordum. O top benim küçüklüğümden beri yakın arkadaşımken, onu geri plana atmayı göze alabilir miydim?

Eğer bu teklifi kabul edersem fiziğimi ve yüzümü göstermem için iyi bir şans elde edecektim. Kıyafetlerle de epey ilgilendiğim için beni mutsuz edecek hiçbir yanı yoktu. Gözüm parada değildi, kabul edersem istediğim için ederdim fakat kafamı karıştıran büyük bir etken vardı. Hem dans yarışması, hem çevirmenlik, hem voleybol, hem de modellik... bu yaşımda bunların hepsini kaldıramazdım. Bir şeylerden feragat etmem gerekiyordu.

"Alnın kırışacak çok düşünmekten."

Duyduğum yabancı sesle gözlerimi araladım. Gözlerimi aralar aralamaz yukarıdan bana bakan bedeni gördüğümde kaşlarımı daha da çattım, tanımıyordum. Tanımadığım insanlara karşı rahatsız hissettiğimden dolayı sorusuna cevap vermedim. Umursamadan yanıma oturdu.

"Al." Dedi ve bana elinde tuttuğu iki soğuk kahve dolu bardaktan birisini uzattı. Reddetmedim, hava soğuk olsa da soğuk kahveden vazgeçemezdim.

"Teşekkür ederim ama sen kimsin?"

Ciddiyetle sorduğumda omuzlarını kaldırdı. Simsiyah saçları, bembeyaz bir teni vardı. Yüzü çok keskindi, çene hattının sivrilini çok net görebiliyordum.

"Zhang, dördüncü sınıf yüzme bölümünden." Dedi ve bana elini uzattı tanışmak(?) Amacıyla. Dırdır yapmak yerine elini tutmaya karar verdim.

"Jeongguk, voleybol üçüncü sınıf."

"Biliyorum." Dedi ve elini ayırıp soğuk kahvesinin pipetini dudaklarının arasına yasladı. Bilmesine şaşırmadım, beni tanımayan kimse yoktu zaten.

"Ne düşünüyordun bu kadar kara kara?"

"Seni ilgilendirir mi gerçekten, Zhang?"

İçimi başkalarına açmaya alışık değildim çünkü genelde kendi sorunlarımı kendim çözer, başkalarının burnunu sokmasına izin vermezdim. Kimseye anlatmaya da gönlüm yoktu. Başkaları işlerin içine girdiğinde yanlış karar alma ihtimalim yükseliyordu çünkü.

Super Freaky Boy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin