17. THE TRAMPLED SOUL

878 71 246
                                    

"Her şey çok statik hepsinde bir bulanıklık varmış gibi geliyor... En çok da sonu olmayan bir hikayenin bitirilme ihtimali gibi..."

Bölüm Şarkısı | Nic Dean - Foreign Escape

İyi okumalar :)

***

Ağlayamadım ama ruhum paramparça olmuştu. Beni daha çok perişan eden ve acıya boğan şey ise geniş omuzlarında asılı duran siyah kabanını sırtıma atarak, bankın üzerinde küçülen bedenimi sarmalamasıydı. Kalbim acıdan ağırlaştı. Soğumuş elim ile yaka kısmını avuçlarım arasında olabildiğince sıkıştırdım.

Bir insan hayatındaki tüm olumsuzlukları yok eden birini bulduğunda o insandan beslenmemesi zordur. Ben, ruhumu canlı tutabilmek için Taehyung'tan beslenmeye mecburdum. Ruhum, bir gecede yeniden aç ve kurumuş haline dönmüştü, ona ait bir metal parçası bile o yanımda bulunmazken beni besledi. Yanımdayken besledi. Bunun sağlıklı olduğundan emin değildim.

Onun tarafından ele geçiriliyordum.

"Gidiyoruz!" ifadesiz bir bakışla, emir vermekle yetindi.

Elini uzattığında tutmamı bekliyordu, ama tutmadım. Başımı, reddedercesine iki yana salladım. Kaşları çatıldı.

"Onu burada tek başına bırakamam... Bırakmam!" kaşlarım çatılsa da, geri çekilmedim ve gözlerinin içine kararlılıkla baktım.

Kurumuş kanların süzülmüş ve olduğu yerde bırakmış olduğu izlerin üzerine elini kapadığı anda tutuşunu sertleştirdi ve bir hışımla öne doğru çekti.

Ani hareketiyle çıplak tabanlarım sertçe zemine sürtünüp canımı yakarken, dengemi kurmakta zorlandım ve göğsüne doğru sendeledim. Dağılmış saçlarımın asi tutamları yüzüme gelmişti, Taehyung düz bakışlarından ödün vermeden, kızgınlıktan dolan gözlerime baktı.

"Gidiyoruz, ikiletme!" sert tavrı karşısında afallayan benliğimle bir adım geriye doğru çekildim. Bu hareketim onu daha da sinirlendirirken, sıkıntılı bir soluk verdi. Elindeki kılıcını arkamdaki banka fırlattığında, sağ kolunu tamamen belime sarıp, diğer elini dizlerimin arka kısmına yerleştirerek kucağına aldı ve yerle olan temasımı kesti. Ani hareketiyle bir elimi boynuna doladım.

"Ne yapıyorsun? İndir beni." yalnız olmadığımız için kulağına soluduğum nefesi vererek fısıldadım. Belimdeki tutuşu sertleşti ve uyarırcasına sıktı. Taşıdığı bedenimle ters istikamete adımladığında, hastaneden uzaklaşıyordu. İçime doluşan endişeyle hareketlenerek kucağından inmeye çalıştım.

"Jimin'in yanından ayrılamam, hemen indir beni!" çırpınışlarımı görmezden gelerek yürümeye devam etti. "Sana söylüyorum onun yanından ayrılamam." sesim sonlara doğru kırılmaya uğrarken, kucağında çırpınan ben değilmişim gibi vurdumduymaz ancak oldukça sert bir tavırla, hastanenin muhtemelen yan tarafında park edilmiş olan aracına doğru ilerliyordu. Yeterince kötü hissetmiyormuşum gibi, gösterdiği kırıcı tavırlar karşısında eziliyordum.

"Hemen şimdi onun nefesini kesmemi istemiyorsan, ayrılacaksın." gözlerim korku ile açılırken, söylediği şeyi gerçekten yapacakmış gibi kararlı duran bakışlarına, hayal kırıklığı barındıran bakışlarımla karşılık verdim.

Beni, Jimin ile tehdit mi ediyordu? Hâlimi göremiyor muydu? Canını, kendi canımdan önemli gördüğüm insanla beni nasıl korkutabilirdi?

Ağzımı açacakken, hastanenin ön tarafında bekleyen muhabirlerden bir tanesi tarafından fark edilmiştik. Çevremizdeki izbandut görünümlü otuzdan fazla adamla fark edilmemiz imkansızdı. Bir anda herkesin odak noktası olmamızla, bütün muhabirler bağırarak üzerimize koşmaya başladığında korumaların etrafımızda oluşturduğu çemberle sorulan onlarca soru arasından rahatlıkla arabaya ilerlemeye devam ediyorduk. Yoğun kalabalığın patlattığı flaşlardan saklanmak maksadıyla yüzümü Taehyung'un boyun girintisine sakladım.

THESE VIOLENT DELIGHTS | Taekook +18 |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin