Gitmemekte direndim. "Hayır." dedim. Ama nuh dedi peygamber demedi babam. Akşamdı sabaha yola çıkacaktık annem,ben ve kardeşlerim. Ee babam ne olacaktı? Yapamazdım. Bazen bazı şeyleri çok mu abartıyorum diye düşünmüyorda değildim. Küçük çocuk değildi ki sonuçta babam. Ama benim için farklı bir çınardı. Gitmek istemediğimi söyledim defalarca. En sonunda ağladım ve "Tamam gitme kızım kal sen" dedi. Sabah olduğunda annem kahvaltı hazırlamış beni uyandırmaya çalışıyordu. Babam seslendi mutfaktan "Kızım kalk hadi sende gidiceksin bugün itiraz istemiyorum." dedi. Ama akşam gitme tamam demesine rağmen sabah kararını neden değiştirmişti ki ?
Elimi telefona attım hemen. Alparslan yazmış mı diye kontrol ediyordum. Sanki bildirim sesim mi kapalıydı? Hayır. Bildirim gelmediğini bile bile elim gidiyordu telefona işte.
Annem seslendi "Hadi gel ye kalk kızım."
Birşey yiyesim gelmiyordu odamdan seslenerek "Siz yiyin ben yolda birşeyler atıştırırım." dedim. Bizim evin kuralıdır. Kim olursa olsun sabah biri evden çıkarken evde geri kalanlardan biri yolcu eder camdan gidene kadar bakar el sallar. Babam öyle öğretmişti bize.
"Bakın çocuklarım..Eğer birini Allah'a emanet ederseniz onu görmeden ölmezsiniz." derdi. Ne olursa olsun herkesi herşeyi Allah'a emanet ederek büyüdük biz..
El sallayarak Allah'a emanet ederdik gideni. Babamıda son yolculuğuna uğurlamışız meğer.
Annem "Kalk gel baban gidiyor." dedi. İçinemi doğmuştu? Babam nereye gidiyordu anne? Babam prensesini bırakıp nereye gidiyordu anne? Dağım nereye gidiyordu annee??
Ardından bizde yola çıktık. Hiçbirşey yemedim. Yiyesim gelmiyordu. Alparslanda aklımdan çıkmıyordu. Midem allak bullak ama hiçbirşey almıyordu. Sonunda vardık Sakarya'ya.
Saat sabah dokuza geliyordu. Babam beni aradı. "Hayırdır kızım babayı unuttun arama sorma yok." dedi.
"Yok babam ne unutması yeni geldik zaten." dedim.
Annemle konuşmuşlardı zaten. Birşeyler hazırlayacağını söyledi annem,saatler geçmişti acıkmıştı . Babama " Baba ben seni yemek yedikten sonra ararım olur mu?" dedim.
"Tamam kızım." dedi kapattı. Ben ilk defa babamı aramayı unuttum. Telefonumu şarja taktım . Saat on iki gibi bir kere aramış beni. Evin kapısında oturuyordum annemle küçük kardeşim bahçeye inmişti. Ortanca kardeşim annemin telefonuyla oynuyordu. Sonrasında yanıma gelip "Abla dedem,halamlar,amcalar falan arıyo hep oyunum bozuluyo." dedi.
"Ablacım açsana belki önemli birşey olmuştur." dedim. Telefonu elime aldığımda amcam aradı. Ve hayatımın yıkılışı... O hazin on yedi yaşım.. O kara haber.. O acı.. O duygu.. O Yürek yanması..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAVUŞAMAYAN İKİ KUL
غير روائيNe demiş Ramiz Karaeski;Her İhanet Sevgiyle Başlar. Ezel dizisi senaryoydu ama gerçeğini yaşadığım bu hayat... Derinlemesine Hissedilen Duygular ve yaşantılar.. Kayıplar ve yaşanamayanlar.. Kavuşamayan iki Kul..