Yazarın anlatımıyla;
Gökalp ona çarpan kıza baktı. Kız biraz öylece durup gülümsedi. Konuşamadığı için özür dileyemiyordu. Gökalp ise pek umursamamışdı. Ama kız onun dikkatini çekmişti.
Alev gibi yanan kızıl saçlarıyla deniz mavisi gözleriyle tam bir uyum sağlıyordu. Bunların yanında dolgun dudakları ve elmacık kemikleri yüzünü çok mükemmel kılıyordu.
Gökalp düşündüğü şeylerle kafasını iki yana salladı. Saçmalıyordu. 'Aptal aptal şeyler düşünme gökalp' diye söylendi. Onun şu anda suçsuz olduğunu kanıtlaması lazımdı.
Bulundukları karakol Büyük bir emniyet müdürlüğü olduğu için büyük bir binaydı. Asansör 3.katta durunca Gökalp asansörden çıkıp komiserin odasına gitti. Kapıdaki yazıyı görünce boğazını temizler gibi öksürdü.
KOMİSER SERKAN GÜR
İçeri girip kapıyı ardından kapattı. Komiser onu güler yüzle karşılamış ve iki lahve istemişti.
Çisem yaptığı rezillikten dolayı özür dilemek istemişti ama dileyememişti. Herkesin bi kusuru vardı. Onun kusuru ise konuşamamasıydı...
Bu kusurundan nefret ediyordu ama hastaneye gitmemekde kararlıydı. Adamın üçüncü katta indiğini fark etti. Arkasından onu bir deli misali süzüyordu.
Daha sonra hangi katta inmesi gerektiğini aklına getirdi. Sahi hangi kattaydı bu komiser? Ne yapacağını da bilmiyordu. Konuşamıyordu, nasıl anlatacaktı?
Asansör son katta durdu. Çisem ise mecburen inmek zorunda kaldı. Etrafına bakınıyordu. Ama son katta çok fazla kişi yoktu. Hatta nerdeyse hiç yoktu. Geri asonsöre binecekken arkadan gelen sesle elleri titredi.
"piştt! Sendemi kaçıyorsun güzellik"
Çisem duyduğu sesle yavaş yavaş arkasına döndü. Karşısındaki adamı hiç görmemişti. Elleri kelepçeliydi adamın. Muhtemelen polislerden kaçmıştı.
"hey! sana diyorum"
Genç kız hızla kafasını hayır anlamında salladı. Ve elini hızla Asansörün düğmesine basmaya çalıştı. Bir yandan da ağlıyordu. Asansör daha açılmamışdı. Çisem yavaşça karşısındaki adama bakarak merdivenlere doğru ilerledi. Adamda üstüne doğru yavaş yavaş geliyordu.
Çisem birden arkasını dönüp merdivenlerden Aşşağı inmeye başladı. Koşuyordu. Arkasındaki adamda koşuyordu. Elleri kelepçeli olduğu için çok zorlanıyordu adam.
Ağlayarak merdivenlerden indiğinde bi kaç kişi onu farketmişti. Onlara doğru gelen polislere baktı çisem. Sanırım arkasındaki suçluyu arıyorlardı. Bi anlık rahatladı. Derin bir nefes almaya çalıştı. Ama birden arkadan bir çift kelepçeli elin onun boynunu sarıp sıktığını farketti.
"yaklaşmayın yoksa kızı boğarak öldürürüm"
Çisem ellerini suçlunun ellerine doğru götürüp çekiştirmeye başladı bi yandan hıçkırarak ağlıyordu.
Buraya ne için gelmişti, ne hale düşmüştü.
Arkadaşları ona güveniyordu. Ama o şuan bir suçlunun ellerindeydi. Ve ölebilirdi. Ölmek lafını aklına getirince titredi. Korkuyordu."bırak kızı! Teslim ol!" dedi karşılarındaki polis. Silahı onlara doğrultmuştu.
Polis İki adım daha onlara yaklaşınca çisemi tutan suçlunun çisemin boğazını daha çok sıkmasıyla çisem öksürmeye başladı.
"YAKLAŞMAYIN DEDİM LAN SİZE!?"
"tamam yaklaşmıyoruz. Bak geri gidiyoruz. Teslim ol! Kızı rahat bırak onun hiçbir suçu yok"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE BARUT
Romance"yapma... Yanacaksın" "Belki yanmak istiyorumdur" ... Yanağını yanağıma değdirince ürperdim. Nefesini kulağım ve boynumun arasında hissetmem ile zorla yutkundum. Kulağıma sessizce fısıldadı. "Asi Avukatım" ... Babası yüzünden istemediği şeyleri...