Arabayı yavaşça durdurdu. İndik arabadan ikimizde... Yoldan arada sırada başka arabalar geçiyordu. Sina ise konuşmuyordu. En kenarda oturmuş ya kafasındakileri toparlamaya çalışıyor ya da anlatma kararından vazgeçme aşamasındaydı. Dizlerini kendine doğru çekmiş bir eli ile yüzünü kapatıyor diğer elini ile ise yere vuruyordu.
Yanına gitmeye korksam da kendine zarar verdiğini görünce ona doğru ilerledim. Elini tuttum. Bir şey demedim. Sadece gözlerine bakmaya çalıştım izin verdiği kadar... Oturdum yanına. Yasladım çökmüş omzuna başımı. Elini sıkıca kavradım."İlk anlatmaya çekiniyorsan eğer ben anlatırım hayatımı." dedim. Ne diyeceğim hakkında bir fikrim yoktu çünkü daha Gözde'den başka hiç kimseye anlatmamıştım sanırım. Sina hiçbir şey demedi ama anlatmaya başladım. Belki de onun gibi benim de anlatmaya, içimi dökmeye ihtiyacım vardı.
" Burada doğmadım Afyon'da doğmuşum. Hiç hatırlamıyorum orayı. Çünkü babamın işi yüzünden Antalya'ya taşınmak zorunda kalmışız. Çocukluğum orada geçti. Doğru düzgün babamı göremezdim işleri yüzünden ama mutlu bir çocukluk geçirdim veya böyle diyerek kendimi kandırıyorum çünkü işlerini ailesinden bir adım önde tutan, kızının başını bir kez olsun okşamayan bir baba ile nasıl iyi olunabilir ki? Hep o eksikliği hissettim. Arada annemle kavga ederdi babam ama her şeye rağmen annem onu karşılıksız bir sevgiyle seviyordu. Her neyse...
Lise yıllarımda bir çocukla tanıştım. Benden iki yaş büyüktü. İlk birkaç ay platonik olarak uzaktan sevdim onu. Sonrasında itiraf et dedim kendime... Belki o da seviyordur seni... Umut işte .. Utana utana çıktım karşısına futbol maçı sonrasında soyunma odasında bir tek o kalmıştı. Seviyorum seni dedim o odada. İlk zamanlar gülerdi bana hep ama sonradan o da sevmiş beni...
Birlikte yıllar geçirdik. Güldük, ağladık... Babamın yerini o doldurmuştu sanki. Onu sadece sevgili değil baba yerine de koymuştum.
Sonra benimle buluşmaya gelirken kaza yapmış. Yoğun bakımda bir hafta bekledim onu aç, susuz, uykusuz... En sonunda hastayı kaybettik dediler bana. Kaybetmiştim her şeyimi... Bana baba olan adamı kaybetmiştim. Bana değer veren adamı kaybetmiştim. Beni ben yapan adamı kaybetmiştim.
Odalara kapandım, yemek yemedim, ilaçlarla hayatta kaldım üç ay boyunca. Depresyon halleri işte. Sonra annemin zoruyla bir psikoloğa gittim. İyi gelmeye başlamıştı... Orada geçirdim sayamayacağım kadar uzun bir dönemi. Sonra kendimi topladım. Okula devam ettim. Üniversite zamanları Oğuz çıktı karşıma her şeyim dediğim adama o kadar çok benziyordu ki... Onun peşine takıldım ben de, ailemi bırakıp geldim İstanbul'a. Oğuz'u koydum her şeyim yerine. Ama açıklamadım tabi ilk zamanlar onu sevdiğimi... Sonra çıktım karşısına seni seviyorum dedim. O da güldü halime ama sevemedi beni... Yıllarca uğraştım onun için. Her geçen zamanda ise bağlanmıştım resmen ona. Her zaman umut ettim ama olmayınca olmuyormuş. Daha yeni anladım. Sonra kendimi buldum senin yanında... Başka anlatacak bir şeyim yok bir kayıp birçok aptallık. Böyle biriyim işte ben."
Derin bir nefes alıp Sina'nın yüzüne baktım. "Umut öldürür." dedi hiç beklemediğim anda. "Anlamadım." dedim. "Umut.." dedi derin bir iç çekip. "İyi bir şeymiş gibi her halta umutlanıp istediğimiz olmayınca üzülüyoruz." dedi. "İnsan kendine acı çektirmeyi seviyor işte. Hâlâ anlamıyorlar... Ne kadar umut edersen o kadar acı." deyip elini saçlarının arasından geçirdi.
Hiç bakmamıştım onun bakış açısıyla hayata... Ben her şeye umut edip üzülen aptal bir kızdım işte. Dediklerini düşündüm. Haklıydı.
Avucumun içinden elini çekti. Kolunu omzuma attı ve bana yaklaştı biraz daha... "Şimdi sıra bende demek ki" deyip gülümsedi.
" Çocukluğum büyük bir evde geçti. Acarer ailesinin en küçük yaramaz çocuğuydum. Babamın alkol sorunları vardı. İşe gitmezdi, annem bazen şirkete gidip işleri yönetir bazen de evde kalıp bizimle ilgilenirdi. Zamanımın çoğunu dedemlerin evinde geçirmişimdir. Her şeye rağmen mutluydum. Senin gibi ben de hiç tatmadım baba sevgisini... Annem de fazla ilgilenemiyordu bizimle ama hep gurur duyardım onunla... En büyük abim hem anne hem baba hem de abiydi bize. Benim de örnek aldığım daha doğrusu örnek almaya çalıştığım kişiydi. Dedem evinin arka bahçesine salıncak falan yapmıştı bizim için..." Gülümseyip devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
RomanceBir bar ortamındaki yakınlaşma onların tüm hayatını değiştirecek. Kim bilebilirdi ki birbirlerinin ruh ikizi olduklarını ? Kim bilebilirdi ki ruh ikizini bulmaktan korkup şans eseri tanışacaklarını ? Kim bilebilirdi ki birbirlerine bağlanacaklarını...