Hayır!

211 6 0
                                    

Gözlerimi büyük bir zorlukla açtım. Güneş daha doğmamıştı bile. Yastığımın yanında duran telefonumu aldım. Saate baktığımda ise daha kargaların bile uyanmadığı saat diliminin içinde olduğumu fark ettim. Telefonu yerine bırakıp kafamı tekrar yastığa koydum. Gözlerimi kapatmaya zorladım tekrar ve tekrar. Uykunun gelmeyeceğini anlamam yarım saatimi almıştı. Yenik düştüğümü kabullenerek çıktım yataktan.

Banyoya girip yüzümü yıkadıktan sonra saçımı yapmaya başladım. Bu sırada Gözde de uyanmıştı. En sevimli ifademle "Günaydın." dedikten sonra saçlarımla savaşmaya devam ettim. Büyük uğraşların sonucunda istediğim gibi olan saçlarıma bakıp Gözde'nin yanına yani mutfağa gittim. Her zamankinin aksine bugün canım hiçbir şey yemek istemiyordu. Hafif bir atıştırmadan sonra kıyafetlerimi giyip işe gitmek üzere yola çıktım.

Kafam acaba yine neler olacak veya normal bir iş günü geçirebilecek miyim tarzı sorularla doluydu. Büyük iş yerinin önüne geldiğimde taksiyi durdurup indim.

Merdivenlerden ağır ağır çıkıp kapıdan içeriye girdim. Artık en büyük hobim haline gelmiş olan asansörü bekledikten sonra üst kata çıkıp masamın başına oturabildim.

İlk yarım saat her zamanki gibi sıkıcılıkla oturmakla geçmişti. Yarım saat sonunda ise Sina geldi. Dünkü olaylardan arınmış sakin bir biçimde. Gülümseyerek bana selam verdikten sonra odasına girdi. Sina odasına girer girmez Nurhan Hanım elindeki dosyalarla karşımda gözüktü. Dosyaları masaya koyup " Bugün evrak düzenlemeyi öğreneceksin. Gerçi pek bi şey yok. Projelerin isimlerine ve kısa tanıtımlara bak. İşe yarayan bir şey olursa Sina Bey'e götür. Bir şey çıkmazsa çöpe." deyip gülümsedikten sonra masadan uzaklaştı.

Ben de önümde duran on veya daha fazla dosyadan birini incelemeye başladım hemen. Kalın dosyada yazan her şeyi okumayı ve projelerin resimlerine dikkatlice bakmaya çalıştım.

İsimleri ve kısa tanıtımları yeterli olsaydı insanlar sadece bir sayfalık tanıtım getirmezler miydi? İlk sayfadan son sayfaya kadar okuduktan sonra beynim hiçbir şeyi anlamayacak kıvama gelmişti. İlk dosyanın çöp olduğuna karar vermek için kaç dakika veya saat harcadığımı bilmiyordum. Kısa bir süre kendimi dinlendirdikten sonra ikinci dosyanın kapağını açıp yine dikkatlice okumaya çalıştım. Hâlâ kafamda aynı düşünce vardı. Bu dosyanın da çöp olduğuna karar vermiştim üç beş sayfa sonra. Aynı şeylerden ne kadar çok bahsetmişlerdi öyle? Bana bile çok basit gelen bu projeleri Sina görse ne derdi bilmiyorum.

Ellerimi saçlarımın arasından geçirerek üçüncü dosyanın kapağını da açtım. Lütfen bu dosyada iyi bir şeyler olsun! Projeyi anlatan yazıları okuduktan sonra son sayfaya koyulmuş proje çizimlerine de kısaca bir baktım. Bu dosya da hüzünle sonuçlanmıştı benim için. Kaç saatimi harcamıştım bu saçma şeyler için? Sıkıntıdan patlamak üzereydim artık. Dışarı çıkıp temiz hava almak istiyordum, hiç olmazsa pencere önünde oturup insanları izlemeyi... Garsonluk sekreterlikten daha iyiydi bence. Çünkü saatlerce bir sandalyeye mahkum olunmuyordu. Orada çalıştığım bazı zamanlarda ayaklarımın ağrısından sıkılma hissini düşünecek vaktim bile olmuyordu ki bazen. Biraz daha iç sesimle oyalandıktan sonra yeni dosyaya göz atmak için kapağını açtım. Kendimi dosyaya biraz fazla kaptırmış olacaktım ki Nurhan Hanım'ın iki üç metre öteden duyulabilecek topuklu ayakkabısının sesini bile duyamamıştım. Elini omzuma koyunca fark ettim gelmiş olduğunu. Her zamanki gibi gülümseyip baktı bana. "Daha bitmedi mi?"  diye sordu.

"Dosyalara gereğinden fazla göz gezdirdim sanırım daha yarısına bile bakmadım." dedim büyük sıkkınlıkla ve biraz üzüntüyle.

" Önemli değil. Daha ilk günlerindesin. Zaten bu dosyaların miladı çoktan doldu. Sadece nasıl yapılacağını öğrenmen için birkaç örnekti bunlar. Hem seçim yapabilmen için Sina Bey' in zevklerini de biraz bilmen gerekiyor ki bu da biraz Sina Bey' i tanıman gerekiyor demek." 

İmkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin