Annem

32 3 0
                                    

Gözlerimi açtım. Sina tüm dikkatini yola vermiş, hızlı bir şekilde sürüyordu arabayı. Birkaç saniye boyunca baktım yüzüne, ardından tekrar sıkılmaya devam ettim. Arada sırada camdan bakıp nereye gittiğimizi tahmin etmeye çalışıyordum. Sonra tekrardan gözlerimi kapattım. Aramızdaki sessizlik can sıkıcı boyuta gelmişti. Radyodaki müzik de yoktu. "Daha ne kadar var acaba?" diye sordum. Ses tonum sıkıldığımı fazlasıyla belli ediyordu aslında. Sina duymadı ya da duymamazlıktan geldi. Yüzüne bakıp tekrardan sordum sorumu. "Az kaldı." dedi. Sonra telefonu çaldı. Hemen çıkarıp cevapladı. Günlük bir konuşma değildi anladığım kadarıyla. Çünkü Sina şu ana kadar hiç konuşmamıştı ve yüz hatları yavaş yavaş gerilmeye başlamıştı. Birkaç dakika daha telefondakini dinledikten sonra "Umarım önemli bir şey değildir. Yoksa bu ihtimallerin hepsi birleşip seni yok eder." deyip kapatmıştı telefonu. Tahmin ettiğim gibi günlük bir konuşma değildi. Telefonu fırlatırcasına attı arka koltuğa.

Acaba kimle konuşmuştu, bu soğuk tehdit kime gitmişti, neye bu kadar sinirlenmişti fazlasıyla merak ediyordum. Ama siniriyle beni de şu anda 'yok etmesi' muhtemeldi. Bu yüzden çenemi kapatıp Sina'ya odaklandım. İçimden de saniye tutmaya başlamıştım belki bu şekilde can sıkıntım biraz da olsa hafiflerdi. Kırmızı ışıkta durdu araba ve Sina "Bana bakma." dedi. Sesinde yine o soğuk ifade vardı ve bunu benim yüzüme bakmadan söylemişti. Sina'nın verdiği emre uyup hemen kafamı çevirdim.

Niye birden bu kadar sinirli oluvermişti? Bu şekilde davranması zaten sınırda olan moral ve enerjimi daha da aşağıdalara indirmişti. İlk gördüğüm haline dönmüştü resmen Sina. "Oysa ki onun hakkında iyi düşünmeye başlamıştım." diye geçirdim içimden, sonra pişman oldum. Önyargılar tekrar zihnimi esir almaya çalışıyordu. Fakat hemen aklımdaki kötü fikirleri kovup Sina'nın gerçekte iyi bir insan olduğunu söyledim kendime. Çünkü telefondaki her kimse onun moralini bozmuştu ve Sina'ya hak veriyordum, sonuçta sinirlenip böyle davranması doğaldı. Sarı ışık devreye girdiğinde hızlıca sürmeye devam etti arabayı. Ben ise pusup oturmuştum yerime. Bir evin önünde durdurdu arabayı.

Hızlıca indi, bana da "Arabadan inme." emrini verdikten sonra yine hızlı adımlarla merdivenleri inip evin kapısını çaldı. Açılan kapının ardında saçları beyazlamaya başlamış ve büyük ihtimalle ellili yaşlarda olan bir adam vardı. Sina'yı görünce yüz ifadesi değişti, fakat o ifadeden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Sina'nın arkası dönük olduğu için onun ifadesini göremiyordum zaten. Şu anda ne konuştuklarını çok merak ediyordum. Keşke biraz daha yakın olsaydı araba eve, belki o zaman dudak okuyup ne dediğini anlayabilirdim adamın. Derin bir nefes aldım. Adam Sina'ya bilgisayar çantası gibi bir çanta ve iki tane kalın dosya verdi. Yaklaşık iki-üç dakika daha konuştular sonra adam içeriye girip kapıyı kapattı. Sina da merdivenlerden hızlıca çıkıp arabaya geçti. Elindekileri arka koltuğa bıraktıktan sonra arabayı sürmeye devam etti. Sessizlik yine devam ediyordu ama bu sefer konuşmak gelmiyordu içimden. Cebimdeki telefonu çıkardım tuş kilidini açtıktan sonra Gözde'den mesaj gelmiş olduğunu fark ettim. Hemen cevap yazarak gönderdim. Gözde'den bu akşam eve gelmeyeceğini belirten bir mesaj aldıktan sonra gözlerimi telefonun ekranından alıp yola baktım. Yollar tanıdık geliyordu ve trafik eğer sıkışmazsa en fazla on beş dakikada evde olurdum.

Gözlerim tekrar Sina'nın üzerinde durmuştu... Bir eli saçlarının arasındaydı öteki eli ise direksiyonda. Gözlerinin içinde anlam veremediğim bir ifade vardı ve bir de yorgunluk sanırım. Şu haliyle uykulu gözükmüştü gözüme hem de fazlasıyla. Her an sızıp gidecekmiş gibi hissediyordum. Arabanın durmasıyla bakışlarımı Sina'dan aldım. Kırmızı ışıktı yine. Kırk beş saniye boyunca bekledikten sonra tekrar yola devam ettik. Bu sefer daha hızlı sürüyordu arabayı. Yaklaşık on dakika içinde evin önündeydik. Sina'ya teşekkür ettim ve arabanın kapısını açtım. "Dur." dedi Sina'nın sesi. Kafamı çevirip ona baktım bir şey demeden. "Özür dilerim." dedi güçlü çıkan bir sesle. "Önemli değil." dedim ve gülümsedim. Sonra indim arabadan Sina'nın bir şey söylemesini beklemeden. Apartmanın önüne geldim ve çantamdaki anahtarı çıkarttım. Kapıyı açıp içeriye girdim. Sina'nın hala gitmediğini fark ettim. "Nasıl olsa gider." deyip kapattım kapıyı ve dairenin olduğu kata doğru çıktım. İçeriye girdim ve ayakkabılarımı çıkarttım. Gerçekten rahatlamıştım. Çantamı da askıya asıp geçtim televizyonun karşısına. Yorgunluktan ölüyordum ve koltuğa uzandım. Bedenimin rahatladığını hissetmek... Sol tarafa döndüm ve uyku pozisyonumu aldım. Üzerimdeki rahatsız kıyafetler şu anda umrumda değildi. Sadece biraz uyuyup dinlenmek istiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 24, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İmkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin