4.Bölüm

222 17 64
                                    

Yeni bölüm mü dedi biriiii???

İyi okumalar bebislerrr

"Selam kızlar" dedi Altayın yanındaki çocuk. Elini cerene doğru uzatmıştı. Ceren elini uzatıp hem mesafeli ama bir yandan da samimi bir şekilde bakıyordu. Ama gözlerinde ki heyecanlı ifadeyi saklayamıyordu. Ceren sadece kafa sallamakla yetindi. Yanındaki çocuk bana elini uzatmıştı. Bende sadece gülümsemekle yetindim.

"Tanıtayım kendimi. Ben kazımcan Karataş. Futbolcuyum, Galatasarayda oynuyorum. Peki ya siz?" dedi. Ben çoğunlukla Altaya baktığım için pek konuyla ilgilenmedim. Ceren bağırarak "BİLİYORUM!" dedi. Sonra bağırdığı için pişman oldu. Alt dudağını dişledi ve kafasını eğdi. "Yani futbolcu olduğunuzu biliyorum." diye düzenledi.

"Bende seni tanıyorum Ceren hanım." demesiyle cerenle birbirimize baktık. E ama çüş! Cerenin eli titremeye başlamıştı bile. "N-nasıl y-yani?" dedi. Kazımcan gülünce cerenin iptal olduğunu anlayabiliyordum.

Biz Altayla susup burada dönen epic sohbeti bölmek istememiştik. Altaya baktığımda bana kaş göz yaparak balkona çağırdığını anlamıştım. O önde ben arkada ilerledik. Yanında durdum, gözlerinin içine bakıyordum. Boyu o kadar uzundu ki kafamı kaldırmam gerekiyordu. O ise başını indirip bana bakıyordu. Deve ile cüce gibi durduğumuza emindim.

"Öncelikle üzgünüm orada sohbetlerini bölmek istemedim, o yüzden buraya çağırdım" dedi ve boğazını temizledi "Selam, ben Altay bayındır." dedi ve elini uzattı. Elini uzatırken de o insanı yerden yere vuran, bir kere görseniz asla unutamayacağınız, ölünün bile dirileceği gülüşünü bahşetti bana. Öyle tatlı gülüyordu ki. Bende elini tutup sıktım.

"Ravza Nur ama çoğunlukla Nur da derler. Ne demek istersen tabi" dedim. Bana güldü ve kısa bir iç çekti. Sanki nefesini toparlamak istermiş gibiydi. "Peki Nur, tanıştığıma çok memnun oldum." dedi. "Bende çok memnun oldum"dedim. Ellerimiz hala birlikteydi. Bundan nedense rahatsız olmamıştım, ama içimdeki ses elimi çekmem için uyarıyordu beni.

Elimi hızlı bir şekilde çektiğim sırada parmak uçlarımdan yakaladı. Önce ellerimize baktık ikimizde. Sonra birbirimize baktık. Altay gene sanki izin istermiş gibi bakıyordu. Sanki elimi tutmak için izin istermiş gibiydi. Öyle baktıkça ben savunmasız kalıyordum. Lütfen birisi söyleyebilir mi şöyle bakmasın...

"Ben... Ben özür dilerim" dedi ve ellerimizi çekti. Ensesini tutup başını sağa doğru çekip kazımcanların olduğu yere baktı. Sonra bize döndü. Sanki bir şeyler söylemek ister gibiydi ama söyleyemiyordu.

"Bence iki insan birbirine ne kadar dürüst olursa sohbette o kadar samimi olur" dedim. Evet açık açık gönderme yapıyordum. Çünkü bir şey saklama konusunda iyi değildi.

"Bugün ben bir şey buldum da... Yani nasıl diyebilirim. Bir günlük gibiydi" dedi. Günlük demesiyle gözlerim parlamaya başlamıştı. İçim ısınmış ve ellerim titremeye başlamıştı.

"Sahibi tanımıyorum. İsim de yazmıyor. Ama sahibi çok acılar çekmiş. Zorbalığa uğramış. Baya acınası değil mi? Acaba tanıyor musun sahibini?" diye sordu.

' Baya acınası değil mi?'

Sanki üst üstte bu söz kafamda dönüyordu. Gözlerim doluyor ama gözlerimdeki yaşları durdurmayı başarıyordum. Başımı Aşşağıya indirdim. Göz teması kurmamam gerekiyordu.

" Nur? " Altayın sesiyle sakin olup kafamı kaldırdım. Bana dikkatle bakıyordu. "Evet çok acınası bir hikayeymiş" dedim. Oysa ki o benim hikayemdi. Söylemeye yüzüm yoktu. Utanıyordum. Kendimi koruyamadım için. Ezik olduğum için. Susmak ve bilmiyormuş gibi yapmak en iyisiydi.

Sevgili günlük | Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin