Thursday (1)

290 29 18
                                    


Gözlerini açtığında, yatağın ona ait tarafı üç aydır olduğu gibi, bugün de boştu.

Bir süre tavanı izledi Louis. Her sabah kalktığında sağ tarafinın boş olmasına ağlamayı bırakmış, artık nefret kusuyordu. Bu hale nasıl gelmişti? Hiç bir fikri yoktu.

Anlaşılan, hayatının aşkı dediği kişi gerçek yüzünü yeni yeni gösteriyordu.

Louis gözlerini devirerek kalktı. Artık zerre umrunda değildi. Her haftasonu çocuklarını görmek için karşılaştığı aptal eşinin yüzünü birde bu salak randevu yüzünden tekrar görmek zorunda kalacaktı.

Yine sinirleri hoplamıştı işte.

Banyoya ilerledi ve üzerindeki buruşmuş tişörtü uzun süredir çalıştırmadığı çamaşır makinesinin yanındaki kirli sepetine fırlattı. Şimdi altında sadece boxer ile kalmıştı.

Gözleri dolup taşan kirli sepetine takıldı.
Bir ara bu çamaşır işini halletse iyi olurdu ya da birini bu işi yapmak için tutsa.

Yüzünü yıkadı, dağılmış saçlarına şekil verdi ve banyodaki işlerini halletikten sonra yatağını toplamayı yine boşvererek alt kata indi.
Kahvaltıyı uzun süredir es geçiyordu ancak bugün birazda olsa şeyler atıştırsa iyi olurdu sonuçta o aptal terapist başının etini yerken açlıktan ölmek istemezdi.

Buzdolabından sütü, Mutfak dolabından ise çocuklar için geçen aldığı, kalan mısır gevreğini çıkardı.

Üzerinde boxer ile oturduğu mutfak masasında kahvaltı ederken yine düşünceleri peşini bırakmamıştı.

Beraber, bu mutfakta, bu evde ya da bu şehirde. Her yerde bir sürü anıları vardı ve bunları şimdi siliyorlardı. Bazen inanamıyordu, eğer iki yıl önceki Louis onu görseydi büyük ihtimalle yüzünün ortasına yumruğu indirir ve hayatının aşkını kaybetmemek için elinden geleni yap derdi.

O Louis'den tek farkı artık Harry'nin hayatının aşkı olmamasıydı. Bu sözler bir süreliğine kırıcı gelse de uzun süredir umrunda değildi.
Ancak düşününce, Harry haketmişti, bazı kavgalarında diline hakim olamıyordu, Louis'nin kendini kötü hissetmesini sağlamış, canını bir çok kez yakmıştı.

Louis de artık hep özür dileyen taraf olmaktan gerçekten bıkmıştı.

İlişkileri başta çok sağlıklıyken artık o iki yıl önceki Harry ve Louis'den eser bile yoktu.

Mısır gevreğini bitiridikten sonra tıpkı kirli sepetindeki çamaşırlar gibi elini sürmediği bulaşıkların yanına yolladı kaseyi.
Ardından üst kata çıktı ve dolabını açarak içinden uygun kıyafet bulmaya çalıştı çünkü gerçekten dolabı resmen boşalmıştı.

Dolabın yarışı zaten boştu, bilirsiniz Harry evden gitmişti ve giderken bütün eşyalarını da götürmüştü. Bu yüzden hayatında boşluk varken dolabın boş olması onu pek şaşırtmamıştı.

Ayrıca, artık gerçekten çamaşır makinesini çalıştırması gerekiyordu.
Askıdaki, Noel hediyesi olan mavi gömleğini, kenarında duran beyaz tişörtünü ve siyah dar pantolonunu çıkardı. Uygun bir kombin yapmaya çalıştıktan sonra Harry'nin makyaj masasının üzerinde duran kendine ait siyah renkli parfüm şişesini eline alıp sıktı.

Saatine baktı, gecikiyor gibiydi, bu yüzden anahtarları ve telefonu dışında başka bir şey almadan evden çıktı.

Arabayı sürerken yine, düşünüyordu.

Bu eziyet, bitmek bilmeyen kavgaları, evlilikleri bitecekti.

Evi terk ederken dediği gibi, Harry, Louis'den kurtulacaktı, Louis'de Harry'nin kıçına tekmeyi basacaktı.

the night we met (larry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin