Thursday(3)

151 21 8
                                    


'Bir başka Perşembe daha' diye içinden geçirdi gözlerini sabahın ilk ışıklarına açarken Louis.

Yavaşça doğruldu, neredeyse dört ay olacak uzun ayrılıktan beri boş kalan yatağın sağ tarafına baktı. Artık ne nefret kusuyor ne de ağlıyordu. Gittikçe hissizleşmiş miydi? Sanki hiç bir şey umrunda değilmiş gibi hissediyordu. (İşi ve ayrı olduğu eşinden olan çocukları dışında.)

Saate baktı. 7  Louis gibi birisine göre uyanmak için fazlasıyla erken bir saatti.
Gözleri bir süre saatin yanındaki düğün fotoğraflarına takıldı. Harry, güzel beyaz çiçekler ile süslenmiş uzun saçlarıyla yine beyaz bir takımın içindeydi. Yüzünde içten bir gülümseme vardı, gamzeleri ortaya çıkmış, Louis'nin gözlerine bakıyordu fotoğrafta. Mavi gözlerini kendisine çevirdi. Üzerinde beyaz bir gömlek, içinde siyah, takımı ile aynı renk yelek vardı ancak fotoğrafta ceket onu kapatmıştı. Kolları Harry'nin beline sarılıydı. Fotoğrafta ikisinin de parmağındaki yüzük belli oluyordu. Harry'nin gözlerine bakarken yüzünde tarifsiz bir gülümseme vardı. Bu gülümsemeyi ancak gerçekten aşkı tatmış insanların anlayabileceğini biliyordu Louis.

Oflayarak kalktı. Neden bu kadar uzun incelemişti ki? Bu ona acıdan başka ne vadedecekti? Kalbinin ortası kocaman bir boşluktu ve bu boşluğu dolduracak kişi uzun süredir onu kırmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Geçenlerde arabada olanlar aklına geldi. Sanki ona dokunmasından rahatsız olmuştu. 'Sanki defalarca yapmamışım gibi.' diye geçirdi içinden.

Sinirle yataktan kalktı ve gözlerini devirerek banyoya girdi. Duş almak ona iyi gelecekti. Bundan emindi.

Duştan sonra kahvaltı için alt kata indi. Çocuklar bu sefer onda kalmışlardı. Bella, Lucas için kahvaltı hazırlamış onun için omlet yapmıştı. Ancak yememek için diretiyordu. Anlaşılan saat henüz erken olduğundan Alice daha uyanık değildi.

"Yemek istemiyorum!" Dedi Lucas sinirle kadına bakarak.

"Ama yemek zorundasın canım, kahvaltı etmezsen güçsüz olursun."

Louis kaşlarını çatarak mutfağa girdi. Kadın telaşla ona döndü. Kendini kötü hissetti. Onu ev işleri için çağırmıştı, çocuk bakmak için değil.

"Bay Tomlinson, ne yapacağımı bilmiyorum! Yemek istemiyor... ama kahvaltı da etmek zorunda."

Lucas kollarını göğsünde birleştirmiş, dudaklarını büzerek Louis'nin mavilerine bakıyordu.

"Sen ona aldırma." Dedi Louis. "Seni ev işlerine yardımcı olman için çağırdım, bakmak zorunda değildin. Üzgünüm, ben hallederim."

Kadın tam kendini savunacak bir şeyler söyleyecekti ki Louis Bella'ya döndü. "Üst katta, kirli çamaşırları halledebilir misin?"

Bella başını sallayarak mutfaktan çıktığında Louis yanına eğilerek oğluna döndü. "Sorun ne bakalım?"

Lucas, ilk başta cevap vermeden gözlerini tabağındaki omlette gezdirirken bir süre sonra dolu gözlerle ona dönünce Louis afalladı.

"B-bella a-artık yeni annem mi?" Dedi gözlerinden yaşlar süzülürken.

Louis bu garip soru ile ne yapacağını şaşırmıştı. "N-ne? Hayır tabii ki!"
Oğlunun omzunu okşayıp biraz daha ona yaklaştı.

"S-sınıftaki Emily'nin babası ile annesi artık beraber kalmıyorlarmış." Louis konunun nereye varacağını bilmediğinden merakla oğlunu dinledi. "Joe bana dedi ki E-emily'nin artık başka annesi varmış. Çünkü a-annesi ve babası ayrıymış."

the night we met (larry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin