Thursday(4)

93 15 5
                                    


Harry yavaşça yatağında doğruldu. Çocuklar Louis ileydi ve bugün evde yalnızdı, Çünkü Niall yine sevgilisi Liana ile dışarıdaydı. Onu suçluyor değildi tabii ama bazen evde yalnız hissediyordu.

Aslında uzun süredir yalnız hissediyordu.
Louis aklından geçer geçmez başını komidinin üstündeki dijital takvimli saate çevirdi. Tabii ki bugün, Perşembeydi ve yine  terapist ile görüşmeleri gerekiyordu.

Ardından çalan telefonu ile dikkati hızlıca dağıldı. Arayan kişi için baktığında ise Grace'in ismini görmesiyle oldukça şaşırmıştı. Niall ile o ayrıldığından beri sadece mesajlaşarak görüşmüşlerdi, o zamandan beri ilk defa arıyordu. Harry kıpırdandı ve eğilip telefonu alarak açtı.

"Harry!" Dedi açar açmaz Grace. Onun merhaba demesine bile izin vermemişti. Sesinde merak olduğu anlaşılıyordu. Harry yeni uyanmış gibi davranmak istemediğinden boğazını temizleyerek onu yanıtladı.

"Grace? İyi misin? Sorun ne?"

"Sen ve Louis? Boşanıyor musunuz?" Dedi direkt konuya girerek.

"Ne?" Dedi Harry kaşlarını çatarak. Bunu nasıl öğrenmişti ki? Yavaşça yatakta oturur pozisyona geçti. "H-hayır, yani sanırım hayır?"

"Sanırım mı?" Dedi Grace cevap beklercesine. Ancak Harry'den bir ses gelmemişti. İçinde devam eden bu sonsuz belirsizliği düşünmek onu rahatsız hissettirmişti.

"Harry..." Dedi Grace iç çekerek. "Önceden her şeyi konuşurduk şimdi, ayrılmak üzere olduğunu başkasından öğreniyorum."

Aslında Grace, kimseye sormamıştı. Kimse de ona söylememişti. Sadece sevgili arkadaşı Laurel'ı ziyaret ettiği bir gün o kahve almaya gittiği sırada aldığı notlara gözü kaymış olabilirdi, o kadar. Laurel'ın hastaları konusunda çok hassas olduğunu biliyordu, ancak ona gelen ünlü isimlerden az çok haberdardı ve merak da ediyordu. Bu merak onu tesadüfen Harry ve Louis'ye götürmüştü.

"Üzgünüm." Dedi Harry sessizce. "Sadece, kesin bir şey olmadığından kimseye söylemek istemedik, o kadar." Grace sessiz kalınca gözlerini kaçırdı. "Sen nereden öğrendin bunu?"

"Hiç." Dedi gözlerini kaçırarak, daha fazla sorgulamamasını umdu. "Her neyse, konuşmak ister misin? Uzun süredir görüşmüyoruz ve... Seninle konuşmayı özledim Harry, gerçekten."

Harry gülümsedi. "Kahvaltıya gelmek ister misin? Sana konumu atarım... Tabii Niall  ile kalıyorum, ancak o dışarıda, bu seni rahatsız eder mi bilmiyorum ama-"

"Dışarıda buluşsak daha iyi sanki." Dedi hemen sözüne devam etmesini engelleyerek. Harry gülümsedi, ona konumu atacağını söyleyip kapattı. Birkaç dakika sonra, olağanüstü bir hızla hazırlanıp evden çıkmış ve arabasıyla kahvaltı etmek için uygun bir mekan arıyordu.

Sonunda park yeri bulduğu küçük bir pastanenin önünde arabasından indi, konumu Grace'e attı ve içeriye girdi. Mavi ahşap kapıyı açar açmaz küçük bir zil çalmıştı. Müşterilerin geldiğini haber vermek içindi anlaşılan.

Etrafa baktığında, vintage koltuklar ve sehpalar gözüne ilişti, köşede bitki ve çiçekler ile süslenmiş bir alan da vardı ortama daha farklı bir hava katmıştı. Muhtemelen çalışan olan, açık mavi üniformalı kadın, tezgahını siliyordu. Önündeki pastane dolabında birçok tatlı sıralıydı. Çalışan kadını saymazsak, köşede kulaklığı ile oturmuş ders çalışan kıvırcık saçlı bir genç kız ve dizüstü bilgisayarından bir şeyler yazarken renkli kil kupasından muhtemelen kahvesini yudumlayan adamdan başka hiç kimse yoktu.

Harry -onları rahatsız etmemek için- genç kızdan ve adamdan uzak, mor renkteki koltuklardan birine yerleşti. Hiç bu kadar renkli bir pastane görmemişti. Bir süre sonra az önce tezgahı silen kadın elinde bir defter ile yanına geldi. Çörek ve bir fincan çay sipariş ettikten sonra gergince etrafı izledi. Ne konuşacakları konusunda emin değildi ve onunla görüşmeyeli uzun süre olmuştu.

the night we met (larry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin