Thursday(2)

183 24 7
                                    


Harry, bu sefer ablasındaydı. Çocuklar, dün hayvanat bahçesine gittiklerinden çok yorulmuştu ve bu saate kadar hâlâ uyuyorlardı. Harry ve Gemma ise mutfak masasında oturmuş kahvaltı sonrası kahve içiyordu.

"Yazma işi nasıl gidiyor?" Dedi Harry çenesi ile Gemma'nın önündeki açık olan dizüstü bilgisayarını işaret ederek.

"Bu aralar ara vermeyi düşünüyorum aslında, genelde bir anda ilham gelir ve o şekilde yazarım ancak şu aralar ne ilham var ne de yazdıklarımın devamı."

"Anladım." dedi Harry. Yazarlık ne demek pek anladığı söylenemezdi. Kitap okumayı, ara sıra minik öyküler yazmayı severdi ancak, kendisi bir yazar değildi. O bir müzik öğretmeniydi. İşi müzikti, duygularını yazarak değil, gençliğinden beri yaptığı müzik ile ifade etmeyi severdi.

"Terapi nasıl gidiyor?" Dedi aynı soru şeklini yönelterek Gemma.

"İlki, biraz tartışmalıydı..." İç çekti ve sessiz kaldı. Kahve kupasının dibinde, az kalmış sütlü kahveyi izledi bir süre. Daha sonra sözüne devam etti, "Sanırım birbirimizi çok kırmışız ancak hiç söylememişiz." Dedi sessizce.

"Evlilikte olur böyle şeyler." Dedi Gemma. Sonrasında toparlanmaya çalıştı. "Yani, evli değilim ama... Bu da bir süreç. Eminim atlatacaksınız. Zamanla kırgınlıklar düzeldikçe geriye bir şey kalmayacak. Niall'ın size randevu alması akıllıca."

Harry başını salladı ve gülümsedi, başta bu fikre çok karşı çıkmıştı çünkü Louis'nin yüzünü dahi görmek istemiyordu. Ancak onu görünce... içinde ufaktan bir şeyler kopmuştu sanki... ne hissettiğini anlayamamıştı da. Özlem? Aşk? Nefret? Ne olduğunu bilmediği o duygu içini doldurmuştu.

"Umarım aramız düzelir." Dedi umutsuzca kahve kupasını kavrarken. Çünkü artık inancı kalmamıştı.

Boş kahve kupasını kalkan ablasına uzattıktan sonra sandalyedeki çantasını aldı.

"Gidiyorum ben." Dedi kısaca. "Çocuklar uyanırsa-"

"Ben hallederim." Dedi Gemma. Kardeşinin kafasının şu aralar ne kadar dolu olduğunun farkındaydı. Yürürken düşünceleri de onunla beraber hareket ediyor gibiydi. Bazen ona söylenilen şeyi dinliyor gibi gözükse de aynı şeyi tekrar soruyordu. Aklı başka bir yerdeydi, başka birindeydi.

Evden ayrılan Harry arabasına bindi ve Gemma'nın dediği gibi düşünceleri ile her perşembe gidecek olduğu mekanın yolunu ikinci kez tuttu.

Arabadan indiğinde karşıdan karşıya geçerken az daha dalgınlığı yüzünden ezilme tehlikesini atlattıktan sonra binaya giriş yaptı.

İçeriye, bekleme salonuna girdiğinde bu sefer Louis'nin erkenci olduğunu gördü.

Uzattığı sakallarını kesmişti ve Eskisinden daha özenli giyinmişti.

Bazen, Harry onun giyeceği şeyleri seçerdi ve Louis onun seçtiklerini beğenerek giyerdi. Aklına dolan anılar onu tuhaf hissettirmişti. Bu kadar özenli giyindiğini garipsese de yanına geçerken tek bir kelime etmedi.
Burnuna yıl dönümlerindeki gibi, özel günlerde sıktığı parfümü de dolunca bu sefer kalbi sebepsiz bir korkuyla kasıldı.

Bu özel kokuyu ne için sıkmıştı ki?

Başka birisi için mi bu kadar özenli giyinmiş ve hazırlanmıştı? Önemli bir işi mi vardı? Belki de gerçekten biri vardı ve boşanma işlemlerini onunla kutlamak için özenle hazırlanmıştı.

Bir süre bu düşünceler ile dünyası sarsılırken sonra aniden saçmaladığını düşündü.
En ufak bir şeyden buna varamazdı, sonuçta Louis bir yetişkindi ve istediğini giyer, istediği parfümü sıkardı, değil mi? Ayrıca eğer ayrılmak isteseydi, şu an terapide olmazlardı. Gerçi şu an ikisi de Niall'ın zoruyla buradaydı.

the night we met (larry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin