(Nuran_Tetik Kitabında geçen bir sözü kullanmış bulundum çünkü hoşuma gitti😅
Medya Selen Çamova 🌸)Bazı anlar olurdu. Duyduğunuzda sizi tepetaklak eden, dünyanızı tersine çeviren anlar. Tam o anda şaşkına uğrar belki de öfkeyle dolardınız. Ya da en mutlu olduğunuz ana dönerdi. Benimde iç dünyamda da şu an zelzele vardı. Sebebinin mutluluk olmasını isterdim ama değildi. Son derece şaşkın ve öfke doluydum.
Biz bir arpa boyu yol alabilmişken katil yerinde durmamış ve bir hediye daha göndermişti adeta!
Hoş olmayan bir hediye...
Arabadan indiğimde ikinci kez Aslı ile burun buruna gelmek yüzümü buruşturmama neden oldu. Gözlerim Cenk'i ararken o durmuş beni izliyordu. Bana bakarken eldivenlerini giymekle meşguldü. O da yeni gelmiş olmalıydı.
"Pekte hoş olmayan bir sabah ha?" Dilime kadar gelen cümleleri geri yutarak gülümsedim. Tabi, gözümü açar açmaz gördüğüm suretin senin olması kötü bir sabah olması için yeterli bir sebepti. Aslı'nın samimiyetsiz bakışlarına daha fazla maruz kalmamak için başımı beni fark edip yanıma yürüyen Cenk'e çevirdim.
"Günaydın komiserim." dedi aramızda bir iki adım kaldığında. Ardından gözleri Aslı'ya dokundu. Saysızlık yapmak istemez gibi ona doğru döndü ve gülümsedi. "Size de günaydın."
"Günaydın," Aynı samimiyetle cevap verdiğinde gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Sarıdı şeridi geçmek için yürüdüğümde Cenk'te beni takip ediyordu. Olduğum yerden cesedi görebiliyordum. Ceseti bu sefer köye daha yakın konuma bırakmıştı katil. Bu da köylüler tarafından kolayca fark edilmesine neden olmuş olmalıydı.
"Ne var elimizde?" diye sorduğumda cevap gelmeyince omzumun üstünden ona baktım. Cenk'i yere eğilmiş, botunun içindeki karları temizlerken görünce kıkırdadım. Kıkırdadığımı duyunca başını kaldırıp bana baktı.
Bu adam beş yaşında çocuk gibi davranıyordu bazen.
Kendide gelerek hızla toparlandı. Sorduğum soruyu hatırlayarak "Kurban 19 yaşında genç bir kız. Görgü tanığının söylediğine göre adı İdil'miş." Kurban hakkındaki bilgileri verdi. Ayağa kalktığı için yürümeye devam ederken yan profiline baktım.
"Görgü tanığı?"
"İhbar eden kişi." diyerek gözlerini mavi harelerime dikti.
"Nerede?"
"Doktor ilgileniyordu. Biraz," başını belli belirsiz salladığından yüzüne dikkatle baktım. Ne der gibi başımı salladığımda konuştu. "Solgun görünüyordu."
Cesedin yanına vardığımızda yan gözle Cenk'i yokladım. Geçen sefer kaçmak için fırsat kollamıştı. Cinayet mahalinde de pek iyi değildi. Bir nebze alışmıştı sanırım. Daha iyi görünüyordu. İyi olduğuna kanaat getirerek cesede odaklandım. Kızın boğazında belirli belirsiz kan izleri vardı. Kumral saçları mısır püskülü gibi karın üzerine serilmişti. Garip olan şuydu ki saçlar rastgele dağılmamıştı sanki. Uzun saçları dümdüz ilerledikten sonra omzuna doğru bir o şeklinde birleşiyordu.
"Bu," elimle saçları işaret ettiğimde Aslı ve Cenk aynı anda bakışlarını kızın saçlarına çevirdi. "B mi P mi?"
"Bence B. Uçları boynunda birleştirilmiş. Başı da bir o olarak görmüş olabilir."
"Mantıklı, olabilir." Cenk içimden geçen ama dillendirmek istemediğim gerçeği dile getirdiğinde ters ters yüzüne baktım. Ters bakışlarımı görünce görmemiş gibi başını diğer tarafa çevirdi. Görmezden gelerek tekrar donmuş bedene yöneldim. Saçları boğazına doğru kıvrıldığı halde tertemizdi. Tek bir kan damlası bile yoktu. Ya kan sıçramamıştı ya da maktulün saçları yıkamıştı. Göğsüne baktığımda bu sefer tanıdık bir görüntü karşılamıştı beni. Kalbin olması gereken yer yine boştu. Fakat bu seferde o boşluğa sıkıştırılan bir bere vardı. Kana bulanmadan önce büyük ihtimalle pembe olan bere kan içindeydi. Kendi söktüğü yere tampon uygulamış olamazdı değil mi! O zaman bu berenin buraya sıkıştırılma amacı neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalb-i Haiz
ActionErzurum'un küçük kırsalına sürgün edilen kıdemli polis, bir sabah karşılarına çıkan bir davayla yeniden işine sarılır. Yeni tayin olan yardımcısıyla birlikte esrarengiz cinayetlerin peşine düşer. Bu davada karşılarına çıkan zorluk ve engellere rağm...