𝑩𝒊𝒓𝒂 ❦︎ 𝑫𝒊𝒄𝒌 𝑮𝒓𝒂𝒚𝒔𝒐𝒏

77 8 3
                                    

Yn : adın

❦︎❦︎❦︎

Elimdeki bezi bir kenara bırakıp bar tezgahına yaslamıştım. Saat gece bire doğru gelirken Gotham sokaklarında ve barda aklı başında kimse kalmamıştı.

Herkes biliyordu, bu saatler tehlikeli ve canını sevenler için dışarının yasak olduğu saatlerdi. Bense barın arkasında durmuş kesinlikle güneş doğana kadar buradaydım. Mekan benimdi, onu bir avuç serseriye bırakacak değildim helede başımda penguen gibi bir dert varken.

"Bir kadeh soğuk viski canım."

Bu iğrenç ve cırtlak ses tonunu duyduğum an ona bakmama gerek kalmamış karşıma oturan smokinli adamın kim olduğunu anlamıştım. Bay penguen.

Bir bardak viski doldurup bir kaç parça buz attım içine ve üst raflardan aldığım bir paket beyaz çikolatayla birlikte onun önüne koydum.

Yüzümdeki sahte gülümsemeyle ona dikmiştim gözlerimi. Aynı gülümsemeden ondan da vardı.

"Ee penguen niye geldin?"

Viskisinden bir yudum alıp elindeki şemsiyeyi yanındaki adama uzattı. O iğrenç kıçının kaldırıp gitseydi keşke.

"Teklifimi düşündü mü canım? Yoksa hala aynı inatla devam mı ediyorsun?"

Arkamı dönüp şişeleri düzeltmeye başladım. Cevabım belliydi benim barım satılık değildi. Hele de penguene hiç değildi.

"Hadi ama güzelim anlaşabiliriz tabii başka yöntemlerde var ama ben pek sevmiyorum."

Ona döndüm, bir kaç adım atıp ona yaklaştım. Ellerimi tezgaha koyarak usulca öne eğildim ve sonunda dayanamayıp "sik-tir git penguen." diye tısladım.

Bir sonraki an penguen diğer taraftan boynuma yapışmıştı. Hızla kesilen nefesim ve yavaş yavaş kararan gözlerimle ellerini tutmuş çekmeye çalışıyordum lakin nafile bir çabaydı.

Kirli tırnakları boğazıma batarken gözlerimi bir saniye kadar kapattım. Açtığımda penguen odanın diğer tarafına fırlatılmıştı. Mavi bir karartı loş barda bir görünüp bir yok olurken penguenin iki adamı da en az benim kadar şaşkındı.

Karanlıktan çıkan mavi bir gölge önce sağda duran iri adamı karanlığa çekti ve bir vuruş sesini takip eden kemiğin kırılışı doldurdu barın içini. Ardından büyük bir şeyin yıllardır içki ile yapış yapış olan parkelere düşüşünü duydum.

Diğerinden daha kısa ve sıska olan adam hala şaşkınlıkla etrafa bakarken ayak ucumda ki çöpte boş bir içki şişesi çarptı gözüme. Camı sessizce parmaklarım ile kavrayıp doğruldum. Hala arkası bana dönüktü. Derin bir nefes alışın ardından elimdeki cam şişe adamın başında kırılmıştı.

Önce sendeledi ve ardından bana dönmeye çalışırken ayaklarının yerle bağlantısı kesilip düştü. Bir anlık ışıkla gördüğüm mavi yumruğa karşılık yerde yatan adamın yarın gözünde büyük bir morluk olacağına emindim.

Ellerimle kızaran boğazımı ovalayıp derince bir kaç nefes alabilmiştim sonunda.

Duvardan destek alıp kalkarken penguen Nightwing ona doğru gidip "yerde kalmalıydı penguen." demişti korkutucu bir sakinlikle. Ardından karanlıkta bir düşme sesi daha duymuştum. Şapkası parke zeminde önüme kadar kaymıştı.

Sonunda penguenin yanında ayrıldığında ve bana doğru gelmeye başladığında Nightwing ilk kez gerçek manada bana bakmıştı.

Bakışlarımız keşiştiğinde içimden geçen bir elektirik dalgası hissettim. Tekrar nefessiz kaldığımda ve okyanusun ortasında bir dalganın içinde boğuluyor gibi hissettiğimde zar zor dudaklarımı açıp "teşekkürler" diyebilmiştim.

"İyi misin?"

O kadifemsi ses pembe ve şekilli dudaklardan çıkarken kontrolü kaybetmiş usulca başımı sallamıştım. Yarın boynumda büyük bir morluk yada can yakıcı bir kızarıklık olacaktı lakin sorun değildi. Bu ilk olmayacaktı.

Bardaki ayyaşları umursamadan yavaşça yanıma kadar gelip dokunmaktan korkuyormuş gibi hafif hareketlerle ile dokunmuştu boynuma parmak uçlarıyla. Bir az inceledikten sonra yüzündeki o harika çocuk gülümsemesi ile elimi tutup dudaklarına götürmüştü ve öpüp gitmeden önce "her zaman emrinizdeyim hanımefendi" demişti.

...

Ayağımın ucuna gelen bir taşa vurduktan sonra nefes verdim. Verdiğim nefes havada asılı kalmış gibiydi. İki gün önce sıkılan boynumda ki izi kalın bir örgü atkı ile sarmıştım.

Yollar karanlıktı, güneşin gökkubbeye çıkmasına daha iki saat vardı. Şehrin bu tarafında ise ne gece hayatı bitmişti ne de çok hareketliydi.

Zamandan tasarruf etmek için bir ara sokağa girdiğimde elimi cebime atıp bir uçta duran çakıyı kavradım. Diğer elim ise sadece soğuktan korunmak için cebimdeydi.

"Yine başına dert mi açacaksın?"

Sesle arkama dönüp kahverengi gözlerimi onun mavi gözlerine odakladım. Karanlıkla bir olmuştu lakin gözleri gecenin tüm ışığını yansıtıyordu.

"Bilmem, sen beni kurtaracak mısın?"

Bir kaç adım atıp önüme geldi. Bakışlarımızın buluşması zor olmamıştı. Benim için çok da uzun sayılmazdı genç adam.

"Her zaman ve her yerde."

Gülümsemem yüzümde büyüyüp ona da sıçradığında başımı usulca salladım.

"O zaman evet, evet başıma bela açacağım ve seni de peşimde sürükleyeceğim."

Elimle boynumdaki atkıyı daha da kaldırıp neredeyse burunuma kadar kapatmıştım yüzümü. Hava git gide soğuyor gibiydi.

"Evin çok uzak mı?"

"Çok değil. Bir sokak ileride."

"Hadi gidelim. Böylece başına dert açmadığına emin olurum."

Minik bir kıkırdama dudaklarından kaçarken yürümeye başlamıştım ve sonunda "evimi öğrenmek için daha yaratıcı olabilirdin. Misal gizlice takip edip bir sonraki gün hediye yollamak gibi." demiştim.

O ise aklının bir kenarına bunu not ediyormuş gibi "tamamdır, artık bir sonraki sefere" demişti.

Evin önüne geldiğimizde apartman kapısını açıp elimle ona içeriyi -lobiyi göstermiştim.

"Hadi gel ve bir bardak kahve içelim. Merak etme Gotham sen olmadan da bir gece idare eder, sonuçta Batman, Batgirl ve Robin oralarda bir yerde."

İkiletmeden içeri girmişti. Ve bu onun o eve -benim yanıma son gelişi olmayacaktı.

 Ve bu onun o eve -benim yanıma son gelişi olmayacaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Drunk And İn LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin