𝑺̧𝒂𝒓𝒂𝒑 ❦︎ 𝑫𝒊𝒄𝒌 𝑮𝒓𝒂𝒚𝒔𝒐𝒏

52 6 2
                                    

Yn : adın

❦︎❦︎❦︎

Elim yavaşça Ace'in tüylerinin arasında dolaşırken yarasa mağarasında konuşulan konuya kulak kesilmiştim. Hiç biri burada olduğumun farkında değildi. Son ana kadar dışarı çıkmadığımda yine farkında olmamışlardı, sessizliğin tüm mağarayı doldurduğu o ilk ana kadar durmuştum orada.

Karanlık mağarada sessiz ve yine de oldukça hızlı adımlarla dolaşırken hiç bir şeye dokunmamaya çalışıyordum. Batman'in neye alarm koyduğundan asla emin olamazdım.

Büyük ihtimalle tüm dünyanın en mükemmel bilgisayarının önünde durup yavaşça kendimi dönen sandalyeye bıraktım. Dirseklerimi bilgisayar masasının ucuna koyup çenemi iki avucumun arasına yerleştirmiştim. Ekranların çoğu siyah olsada bir kaç tane güvenlik kamerası malikanenin içindekileri gösteriyordu. Ve bu yarasa sürüsünü izlemek oldukça eğlenceliydi.

Orada ne kadar oturmuştum bilmiyorum lakin bir kaç dakikadan fazla değildi. Biri sandalyeyi tutup hızla arkaya çevirdiğinde dirseklerim büyük ihtimalle kızarmıştı, yanan derimi hissediyordum çünkü.

Dick ile burun buruna geldiğimizde dudaklarım kendiliğinden havalanıp dirseklerimi unutarak yüzümde aç bir gülümseme oluşturmuştu.

"Neden buradasın?"

Aslında hiç bir şey için demek istemiştim. Şu an hiç bir şey içindi. Sadece risk ve eğlence için buradaydım. Bu mağarayı sevdiğim için buradaydım. Tabii ki demedim.

"Bruce gibi misin Dick?"

"Ha?"

Dick'in yüzü sorumla tuhaf bir ifadeye bürünsede bu uzun sürmemiş o çekici olduğunun farkında olan ifadeyi geri takınmıştı.

"Babanın bir hırsızdan hoşlandığını duydum hatta dediklerine göre ona aşıkmış."

Dick kısa bir kahkaha atıp dudaklarını açtı ve boş mağarada yankılanan bir şekilde konuştu.

"Benimle flört etmeye mi çalışıyorsun?"

"Ah hayır çalışmıyorum, ben flört ediyorum."

İşaret ve orta parmağımı kaldırıp yeni traş olmuş çenesi boyunca bir yolmuş gibi gezindirmiştim.

"Yaramaz bir hırsızsın."

"Aha, kesinlikle öyleyim ama..."

Bir nefes verip elimi çektiğimde yüzünde bir değişim olmasada gözlerinde bir şeyin kırıldığını görmüştüm. Boşluğa mı düşmüştün yoksa küçük kuş?

"...bilirsin şu sıralar bir şeyler çalmak çok zor oluyor. Hele de siz devriye gezerken."

Saçımı arkaya doğru itip anlımda saç tellerimin örttüğü yara izini ortaya serdim. Küçük bir şeydi ve sadece pembe izi kalmıştı lakin yine de ona gösterebileceğim tek yaraydı.

"Bak Tim yüzünden uf oldu."

Oysa Tim benden daha çok hasar almıştı o kavgada.

Parmaklarım tekrar çenesinin altına kaydığında ve baş parmağım ile çenesini iyice kavradığımda yüzünde keskin bir gülümseme oluşmuştu.

Yüzünü kendime biraz daha çektim ve aynı anda kendi yüzümüde ona yaklaştırdım. Aramızdaki mesafe büyük ölçüde azalmış olsada içimizden biri daha da yakalaşmadan tamamen yok olmazdı.

"Benimle oynuyorsun yn."

Masumane bir şekilde dudağımı büzdüğümde anlamaz gözlerle ona bakıyordum. Sanki dediğine inanamıyormuş, kendime yakıştıramıyormuşum gibi.

"Neden böyle düşünüyorsun?"

"Çünkü hırsız."

Tek tek ve net bir şekilde konuşurken biraz daha yaklaşmıştı. Mağara o an daha önce hiç olmadığı kadar küçük gözükmüştü gözüme. Sanki köşeye sıkışmışım gibi, kaçacak bir yer yokmuş gibi.

"Seni kendinden daha iyi tanıyorum."

Dudakları dudaklarımın bir kaç santim önünde durduğunda ve cümlesini keskin bir ses tonuyla bitirdiğinde yüzündeki alaycı ifadeyle benden uzaklaşmıştı. Nefesimi dışarı verirken bu küçük oyuna düştüğüme inanmamıştım. Tam olarak ergenliğimdeki gibi davranmıştım. Onu görünce nefesini tutan ve utançla yerin dibine giren o küçük kız çocuğu gibi.

İki elimle üzerindeki mavi gömleğin yakasında tutup ittirdiğimde koltuktan bir hışımla kalkmıştım. O daha ne olduğunu anlayamadan ayağına çelme takıp yere düşürmüş ardından da ayağa kalkamadan üzerine oturduğumda ne yaptığıma inanamayarak lakin yinede sırıtarak bana bakıyordu.

"Cidden mi kuşçuk? Beni hala o küçük kız mı sanıyorsun?"

Elimle gece karası saçlarını karıştırıp başımı yana eğmiştim. O beni izlerken yanağına yaklaşıp istemsizce traş losyonunun kokusunu içime çektim. Dudaklarım kısa bir an varla yok arasından yanağına dedikten sonra hızla doğrulup yanağındaki ruj izine diktim gözlerimi.

"Yakıştı."

Üzerinden kalkıp ayaklandığımda ona son bir kez bakıp beni izlediğinin bilinci ile mağaranın karanlık duvarlarına doğru ilerledim.

"Yerinde kal mavi kuş."

Bir sonraki an elim mağaranın gitintili çıkıntılı duvarları arasına dolaşıyor, beni cebimdeki Dick'in telefonu ile ay ışığındaki -olabildiğince özgür Gotham'a doğru götürüyordu.

Telefonunu ararken onu görmek isterdim.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Drunk And İn LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin