𝑪𝒊𝒏 𝑻𝒐𝒏𝒊𝒌 ❦︎ 𝑫𝒂𝒎𝒊𝒂𝒏 𝑾𝒂𝒚𝒏𝒆 {𝑰}

64 8 28
                                    

Yn : adın

❦︎❦︎❦︎

Teen Titans'a katılmak mı? Bu bir rüya olabilirdi tabii ne yapman gerektiğini bilseydin. Beşinci günündü ve şu ana kadar yaptığın en girişken şey ana salondaki koltukta boş boş oturmaktı.

Yine de bir şekilde önündeki kitaba kendini adayabilmiştin. Etrafındaki çoğu şeyden kopmuş öylece kitabı okuyordun. Sessiz ve huzurluydu.

Güneş biraz önce batmış lakin hala soluk ışığı gökyüzünde sarı-turuncu çizgiler oluşturuyordu. Huzur verici bir manzaraydı.

Kitabın sayfasını iki parmağın ile tutup çevirirken kucağına tembelce yığılan yeşil bir tavşan tüm konstrasyonunu bozmuştu. Bir an boyunca ne yapacağına karar veremesende tavşan bacaklarına sürtünce kitabı bir kenara koyup yavaşça başını sevmeye başlamıştın. Devamına cesaret edemiyordun, onunda bir sorunu yok gibiydi.

"Onu fazla şımartıyorsun yn."

Koltuğun öbür tarafında uzanmış Blue Beetle gözlerini açmadan yorgun bir ses tonuyla konuşuyordu. Sesi az önce antremandan çıkmış gibiydi.

Tavşan elinden kurtulup ona döndüğünde genç çocuğa dil çıkartıp tekrar uzanmıştı kucağına. Sende hiç bir şey olmamış gibi başını sevmeye devam ddiyordun.

"Seni uyardım. Uyarmadığımı söyleyemezsin."

Artık sana bakıyordu. Omuz silkmekle yetinip "Çok da kötü sayılmaz." demiştin. Tavşan seni onaylayan bir kaç homurtu çıkarmıştı.

Ana salona açılan onlarca kapıdan birinden Damian'ın girmesi tüm sohbetin soğuk bir ürperti ile kesilmesini sağlamıştı.

Blue Beetle gözlerini terar yumarken yeşil tavşan gergin bir şekilde biraz kıpırdanmıştı. Sen ise vücudundan geçen soğuk ürpertiyi istesende yok sayamıyordun. Bu çocuğun insanı geren bir yanı vardı.

Üzerindeki siyah boğazlı kazağın kollarını katlarken koltukta oturan siz üçünüze şöyle bir bakış atıp oldukça umutsuz bir ses tonu ile "Antrenman yapmak isteyen?" demişti.

Tavşan kucağında iyice sana sokulup saklanırken Blue Beetle gözlerini bile açmıyordu. Sonunda sadece Damian ile sen kalmıştın.

"Peki hadi yapalım."

Kucağındaki tavşan şaşkınlıkla zıplayıp Blue Beetle'in kucağına kaçarken onun şaşkınlıkla açılmış gözleri sana dönmüştü. Sen ise sadece karşındaki dudaklarında bir gülümseme bile sayılmayacak ifadeyle seni baştan aşağı süzen Damian'a bakıyordun.

Seni beklemeden antreman salonuna doğru gitmeye başladığında yerinden kalkıp üzerindeki mor ve beyaz oldukça bol sweatshirtü düzeltip bir kaç hızlı adımla ona yaklaşmıştın.

Sonunda antreman salonuna girdiğinizde boş ve sınırları işaretlenmemiş sahaya girdiniz. Siz girdiğiniz anda sınırlar holografik bir şekilde çizilmişti.

"Kendini hazır hissettiğinde başla." desede sen daha ne olduğunu anlayamadan Damian elindeki katana ile sana doğru zıplamıştı. Son anda kendini sağ tarafa atıp resmen kesilmekten kurtulmuştun.

Duruşunu hazırlayamadan önce nereden geldiğini fark edemediğin üç hamleden daha kaçman gerekmişti. Sonunda sağlam bir şekilde duruşunu oluşturduktan sonra ellerini açıp ona doğru sallamıştın, ardından Damian bir kaç metre uçmuştu. Bir an abin bunu görse gurur duyar mıydı yoksa seni azarlar mıydı emin olamamıştın.

Aklının abine gittiği o iki saniye Damian'a yeterince yetmişti. Katanası ile tekrar seni kesmesinden son anda kurtulmuştun lakin saçların asimetrik bir şekilde kesilirken seninle aynı şanslı kaderi yaşayamamışlardı.

Sana doğru attığı bir tekmeyi kolunla savuşturduktan hemen sonraki an bunun kötü bir fikir olduğunu anlayıp bir adım geri atmış ve eğilerek kafana gelen bir tekmeden son anda kurtulmuştun. Ayağı hızla yerdeki mindere çarparken bunu başına isabet etmediğine şükretmiştin. Cidden bu çocuğun derdi neydi? Bunun bir antreman olması gerekiyordu, savaş değil.

Sonunda eline geçen firsat ile sol elini döndürerek Damian'a doğru salladığında ayaklarının üzerinde iki metre kadar arkaya kaymıştı. Yine de bu onu durdurmaya yetmiyordu. Katana ile hiç durmadan yaptığı hareketlerden kaçmak yavaş yavaş daha da zorlaşıyordu.

Ayağın kaydığında ve sırt üstü yere düştüğünde Damian'ın katanası üzerine doğru geliyordu. Refles ile gözlerini yumup ellerini öne uzattığında kesilmediğini fark etmiştin. Damian yarım metre ileride havada öyle duruyordu.

"Senin derdin ney Robin? Beni öldürmek mi?"

"Benimle dövüşmen için seni zorlamadım."

Ellerini biraz daha yukarı itip onu tüm ağırlığı ile daha da havalandırdın ve ayağa kalkıp onu tekrar yüz hizzana indirdin. Yavaş yavaş damarlarındaki enerjinin gücünle emildiğini fark etsende Damian'a karşı olan güvensizliğin onu yere indirmeni imkansız kılıyordu.

"Dolaylı olarak Robin, dolaylı olarak beni zorladın."

Katanasını beline asarken sana hiç bakmamıştı bile. Sanki orada yokmuşsun, kendi kendine konuşuyormuş gibi "Bunun için beni hiç bir kanunla suçlayamazsın." demişti.

Artık sana zarar vermeyeceğine emin olduğunda iyice güçsüzleşen kollarını indirip büyüyü bozmuştun. Dizlerinin üzerine düştüğünde sana doğru bir adım atan Damian'ı elini kaldırıp durdurmuştun. Tek yapman gerek lanet bir nefes almaktı, biraz soluklanman lazımdı.

Gözlerin kararırken kendine dediğin tek şey buydu. "Nefes al ve nefes ver." Önünde tutuğun kolun güçsüzce yere düştüğünde ve ardından kapanan bilincinle tok bir ses eşliğinde minderlerin üzerine düşmüştün. Son durduğun şey ise Garfield'ın izleyici balkonundan adını haykırmasıydı.

 Son durduğun şey ise Garfield'ın izleyici balkonundan adını haykırmasıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Drunk And İn LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin