"biliyor musunuz, tecchou-san? ben de çok değer verdiğim birini kaybetmiştim."
aralarındaki uzun sessizliği bozan kenji oldu. güneş gittikçe izini kaybettirmeye başlıyor, yerini mutlak karanlığa bırakıyordu.
tecchou ve kenji'nin ziyaretleri önceden sadece şafak vaktinde gerçekleşirken, artık sıklaşmaya başlamıştı. bazen gün boyu burada bekler, tecchou denizin içinde hareket eden bir şey gördüğünde heyecanlanırlardı. bazen tecchou hızla denize doğru ilerler, bazen de kenji kendini dibe doğru dalmış halde bulurdu. tecchou onu çekip çıkardığında kahkahalarla güler, yine yanlış alarm olduğunu haber verirdi. tecchou sıkıntıyla iç çeker, şafak vaktinden sonra kenji'yi kendi evine götürüp hasta olmaması için her şeyi yapardı.
"ne oldu peki? bulabildin mi onu?"
"bulamadım." kenji umutsuzca onuz silkti. tecchou'yu kötü hissettirmemek için takındığı silik gülümseme dudaklarındaki yerini almıştı çoktan. "ölmemişti ama. bir şekilde yaşıyor olmalıydı. toprakların altında aradım onu. şansın yüzüme güleceğine inandım ve aramaya devam ettim."
tecchou'nun yüzü yavaş yavaş soldu.
"ama sizin arkadaşınızı bulacağız!" sesi aniden yükselirken yüzündeki gülümseme genişledi. kendinden emin olduğu zaman yaptığı gibi tekrar yumruklarını sıktı. "içimden bir ses çok yaklaştığımızı söylüyor, tecchou-san."
"üzgünüm, kenji."
kenji'nin yüzündeki mutlu ifade, yerini şaşkınlığa bıraktı. kaşları hafifçe kalkarken elini ensesine götürdü. "neden ki?"
tecchou oturduğu yerde yavaşça kaydı, kenji'ye doğru yaklaştı ve sarışın çocuğu kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
atlantis tapes 𔗫 suegiku
Hayran Kurgucanını acıttığını biliyorum, bazen nefes almak zordur.