Yaz tatilinin son haftasındaydılar. Dördüncü sınıf sona ermiş, yeni dönemle birlikte beşinci sınıfa geçmiş olacaktı Melody. Odasının içinde hareket ederken omzu ve boynunun arasına yasladığı kemanı, parmakları arasına sıkıştırdığı yayıyla beraber pratik yapıyordu.Çaldığı notalar büyülü şekilde havada süzülürken yeşil gözleri parmaklarının hareketindeydi. Parmakları hızlıca kemanın üzerindeki tellerde dolaşıyor, yayı ise ustaca hareket ettirerek büyüleyici sesin ortaya çıkmasını sağlıyordu.
Solosunun bitmesiyle tekrardan piyanonun tuşlarına basmaya başlayan anneannesi ile kafasını ona çevirdi. Sarışın yaşlı cadı, gri gözlerini önündeki nota kağıdından çekerek Melody'e döndü. Melody, tekrardan yayını hareket ettirirken piyanoya eşlik ediyordu.
Sofia Selwyn, parmaklarını hızlıca tuşlarda gezdiriyor, ritme uygun hareket ediyor, yüzündeki hoş tebessümle torununu izliyordu. Gri gözlerinin gururla parlayışını Melody göremese de Sofia, torununun tıpkı annesi gibi oluşuna hayrandı. Sanki karşısında genç Maria vardı.
Nihayet parça bittiğinde iki sarışın da müzik aletlerinden ellerini yavaşça çektiler. Melody, yayı ve kemanı bir elinde tutarken duvardaki saate baktı. "Akşam yemeği vakti gelmiş." dedi yatağına ilerlerken.
Sofia Selwyn, kafasını ağır ağır onaylarcasına salladı. Gri gözlerinin arasındaki yeşil ve mavinin karışımı onu daha da büyüleyici yapıyordu. Kırışmış beyaz teni, dudaklarındaki etkileyici tebessümüyle ve hâlâ kaybetmediği manken fiziğiyle dikkatleri üzerine çekerdi, bundan her zaman hoşnut kalmıştı.
"Yemeğe inelim hadi." dedi Sofia oturduğu tabureden kalkarken. Melody, yatağın üzerindeki kılıfa kemanını yerleştirirken kafasını onaylarcasına salladı. "Yemek için şık mıyım?" dedi alayla kollarını iki yana açarak Melody.
Sophia, baştan aşağı torununun giyimini süzerken, "Tamamen berbat." dedi. Melody, kahkaha atarken, "Safkan adetlerinin hiçbiri umrumda değil." dedi. Babaannesinin kendisine bozguna uğramış bakışlarına sırıtmamak için kendini tutarken, "Şirketlerin yolladığı kreasyonlardan giyinebilirsin, özellikle aralarında senin için özel olarak tasarlanan kıyafetler varken." dedi yaşlı cadı.
Melody, kaşlarını şaşkınlıkla kaldırarak tüm duvarı kaplayan dolabına doğru yürüdü, kapakları aralayıp "Hangileri?" diye merakla sordu.
Melody, yemek odasına indiğinde kendisini ufak bir kalabalığın beklediğini fark ederek iç çekti. Gözleri babaannesini bulurken, "Bence hiç yaşıma uygun değil Mrs. Selwyn."
Üzerindeki beyaz polo tişörtünün yakalarını iliklememiş, geniş paça bej kumaş pantolonunu beline kahverengi deri bir kemerle sabitlemişti. Giydiği topuklu kahverengi rugan ayakkabıları ve kısa sarı saçlarını tutturduğu kahverengi tokası ile kendi tarzı ile pek bir alakası yoktu.
"Çok şıksın Melodi." Fransızca konuşarak arkasından yaklaşan ve ellerini omzuna yerleştiren genç adamla zoraki bir şekilde gülümsedi. "Sağ ol Trace."
Dayısının oğlu olan Trace, kumral saçları ve yeşil gözleriyle Travers olduğunu belli ediyordu. Bakışları ve duruşuyla Fransız çekiciliğine sahipti. Melody ile aralarında üç yaş vardı ve yazdan yaza görüşüyorlardı.
Ne kadar uzak o kadar iyi.
Trace, Melody'nin koluna girip cadının sandalyesine oturmasına yardımcı olurken yetişkinlerin bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu Melody. Trace, Miles, Melody yan yana oturdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ODNOLİUB | 'R.A.B' teacher×student
FanfictionRegulus Black, yeni dönemin ortasında İksir Profesörlüğünü Slughorn'dan devralırken mesleğinin ilk deneyimlerinden, başına açacağı beladan habersizdi. Bu bela tatlı mıydı yoksa tehlikeli miydi? Şüpheliydi. Regulus Black'in profesörlüğünün ilk yılı...