1.8

431 33 79
                                    

Biraz canlandıralım buraları.
Sizi boşladım farkındayım, umarım bu bölüm beklediğinize değer.
Bence değecek, bence fikrimce.
Seviceksiniz.
Ama bol bol yorumlamazsanız bozuşuruz, kırılabilirim.
Hadi sizi seviyorum, muah!

***

Ceylan Tufan

Evdekileri gönderdikten sonra derin bir nefes çektim içime. Ardından yatak odama doğru adımladım, peşimden gelen kedim Efe ile kocaman gülümseyip kucağıma aldım, başını sevdiğimde mırlamaya başlamıştı hemen.

Öpücükler bırakıp, inmek istediğinde de yavaşça bıraktım yatağımın üzerine. Ardından altımdaki pantolonu çıkarttım, bacaklarımın pantolonu çıkarttıktan sonraki rahatlamasına bayılıyordum.

Dar pantolon giymiyordum evet ama, yine de bir ağırlığı, rahatsızlığı vardı sonuç olarak bol pantolonların da, sıcağı, daraltması falan vardı yani.

Bahsettiğim rahatlamayı yaşarken, üzerimdeki dar tişörtü çıkartıp en oversize tişörtlerimden birini geçirdim kafamdan aşağıya. İşte en sevdiğim ev kombini buydu, herkesi evden kışkışladıktan sonra yapılan o ev kombini.

Var mıydı üzerine?

Asla!

Tişört kalçalarımdan aşağıya doğru uzandığı için, evin içinde püfür püfür takılabiliyordum. Bu hissin verdiği keyifle, kenarıya bıraktığım telefonumu da ellerime alarak, yüz üstü atladım yatağıma.

Telefonumda dolaşmaya başladım, bu aktivite bomboş hissettirse de vakit öldürmekte bir numaraydı. Bu şekilde telefonda dolandım, biraz keşfette takıldım, biraz stalk yaptım. Biraz değil, baya bir süre yaptım bunu.

Fakat bir süre sonra mayışmış bir şekilde, yanağımı koluma yaslayarak, telefonumla oynamaya devam ettim, bir yandan da ayaklarımı hafifçe sallıyordum.

Aklıma gelen düşünce ile alt dudağımı dişleyerek, Cenk'in instagram hesabına girdim. Sanırsam onu hiç stalklamamıştım, şu anda yapıcak başka bir şeyim olmadığı için, bir sakınca görememiştim bunu yapmakta.

Fotoğraflarında dolaşmaya başladığımda, her fotoğrafında farklı farklı yüz ifadeleri yapmaya başlamış, iyice incelemeye başlamıştım Cenk'i. Gerçekten daha önceden de söylediğim gibi çok yakışıklı biriydi ve uzun süredir dikkatimi çeken bir şey daha vardı ki, Cenk Tosun'un dudakları gerçekten de oldukça öpülesiydi.

Ne zaman konuşsak elimde olmadan gözlerim dolgun dudaklarına kayıyordu.

Bu beni sinirlendirse de, engel olmaya çalışmakta zordu biraz kendime. Dahası o bana bu kadar davetkar yaklaşırken, kendini frenlemek asla ama asla kolay bir şey değildi. Bir gün kendimi frenlemeyi bırakırsam, neler olucaktı, hayal dahi edemiyordum.

Yüz üstü yatmaktan sıkıldığım için sırt üstü dönerek, biraz da o şekilde bakmaya başladım fotoğraflarına. Hoşuma giden fotoğraflardan birini incelerken yukarıdan Cenk'ten gelen mesajla telefonumu suratıma düşürmüştüm.

"Ananı ya."

Acıyla burnumu ovuştururken, hızlıca düşen telefonumu ellerimin arasına alarak yerimde dikeldim, çünkü mesaj cidden de çok ani ve beklenmedik bir anda gelmişti. Ayrıca yazdığı şey de 'nasıl yani?' sorusunu taşıyıvermişti aklıma anında.

Cenk: aç kapıyı.

ne?

Cenk: aç işte kapıyı ceylan

Kaşlarım onun mesajıyla çatılırken, telefonumu elime alarak hızlıca yataktan indim.

"Yok artık, buraya mı geldi?"

Gökyüzüm, Cenk TosunWhere stories live. Discover now