4

429 50 80
                                    

isagi:
notlarıma gözünü dikmesen mi?

rin:
yazım hataları var.
sinirimi bozuyor.

isagi:
yani?
istediğim şekilde, istediğim kısaltmalarla not tutarım.

rin:
bir kelimeyi, tersten yazarak mı kısaltıyorsun?

isagi:
kodluyorum.

rin:
kodlamaların da boktan.

isagi:
kütüphanede de mi rahat yok?
illa yurt odasında mı çalıştırtacaksın beni?

rin:
seni
dövmemek o kadar zor ki.
inan.
sinirimi, seni sinir ederek atıyorum.

isagi:
manyak mısın nesin amk.

rin:
yine harf hatası yaptın.
senelerdir kullandığın dili bile doğru düzgün yazamıyor musun yani?

isagi:
kalemi
gözüne saplarım, İtoshi.
rahat bırak beni.

rin:
birilerini bekliyor gibisin?
romantik kütüphane randevunu batırmamam için mi tüm bu çile?
sae'yi mi bekliyorsun yoksa? ^^

isagi:
hesap vermek zorunda değilim.
dediğimi yapmadan önce gidersen yine de memnun olurum.

rin:
sae'yi de şu asi tavırlarınla mı tavladın?
yakışmamış.

isagi:
abinle aramda bir şey yok, İtoshi.
mutlu oldun mu?

rin:
yok.
şu yazım yanlışını düzelt ilk.

isagi:
düzeltmeyeceğim.
odama gidiyorum, biraz da başkalarının notlarıyla ilgilen.

rin:
otur oturduğun yere.
yanına geliyorum, o notlar düzeltilecek.

°°°

İçinde bulunduğumuz durum o kadar saçmaydı ki. Rin,eski sevgilim, ile oturmuş yazım yanlışlarım hakkında konuşuyorduk. Sırf konuşacak bir şey bulmak için o kadar sınırlarını zorluyordu ki. Kurtulunabilecek seviyeyi de geçmişti. Üşenmeden tüm yazım yanlışlarımı -ki bunlar kodlamalarımdı- bulup bir de üstüne azarlıyordu.

"Cidden aptalsın. İnsan, kendi dilini bile doğru düzgün yazamıyorsa ne denir buna başka?" Mükemelliyetçiliği beni boğuyordu bazen. "Kodlama yaptığımı zaten söyledim. Kaldı ki, seni niye ilgilendiriyor İtoshi? Eminim yazım yanlışları konusunda benden beterleri de vardır. Biraz onlarla uğraşsana." Başını onaylamaz şekilde salladı.

"Sus da şunu düzelt." Parmağıyla, kağıttaki yazıyı işaret etti. Fazla emir yağdırıyordu ve emir almaktan nefret ederdim. Sesimi çıkarmadan masadaki eşyalarımı topladım, çantama koydum. Çantamı da sırtıma taktıktan sonra yurt odasına dönmeye hazır biçimde kapıya yöneldim.

"Birkaç gün sonra bu lüksün de ortadan kalkacak, göreceksin İsagi." Adımlarım önce yavaşladı, sonra durdu. Söylemek istediği şey kafama dank edince kafamı tekrar ondan yana çevirdim. "Sakın bunu yaptığını söyleme." Yüzünde her zamanki ifadesi vardı ve cevabı yüzünden okumak zordu belki ama cevabın olumlu yönde olduğuna emindim. "Ne çeşit bir takıntılısın, Rin? Oda arkadaşımı, hatta idareyi nasıl ikna ettin?"

"Benim için zor olmadı. Arkadaş tercihlerini de gözden geçirsen daha iyi olur." Cidden oda arkadaşım olacaktı. Ondan kurtulmak için bin takla atıyordum ve bana bununla geliyordu. "Rahatsız edicisin. İdareyle konuşacağım."

"En azından deneyebilirsin. O konuşmadan başarıyla ayrılacağını zannetmem. Önlemimi aldım, İsagi." Birkaç adım attım ona doğru. Gözlerimdeki öfkeyi gördükçe daha da tatmin oluyor, neşeleniyordu. "Benden nefret ediyorsun. Öyle, değil mi? Söylediklerine göre, en azından. Madem senden kurtuluşum yok, ötede yaşa nefretini. O odaya adımını attıktan sonra bir kere olsun benimle uğraşırsan seni bin pişman ederim, Rin. Sırf üniversite için başka bir şehre gitmemle bile bu kadar 'darmadağın' olacak kadar kırılgansan, yapabileceklerimin sendeki olası etkisini düşünemiyorum. Hakkında her şeyi biliyorum, Rin. Her şeyi. Ve hiç şüphen olmasın, onları sana karşı kullanmaktan bir an bile çekinmem. Siktir git başkalarıyla oyna."

Gözlerinde beliren -ki bu anlık bir şeydi- kırgınlığı saniyesinde seçmiştim. İleri gitmiştim ve farkındaydım. Eğer onu benden uzaklaştırmanın tek yolu buysa, seve seve bu yolda yürürdüm. Ama yine de o duyguyu hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi. Pişmanlık. Çok şey paylaşmıştık birlikte. Onun güvenini kazanmam 2 senemi almıştı. İlk görüşte aşk, denen türdendi bizimkisi. En azından benimkisi. Ona karşı günden güne büyüyen sevgim, hırsımla yarışır hale geldi sonraları. Onun için güvenilir biri olma işini çok kafaya takardım. Şimdiyse çok değişmişti her şey. Biz değişmiştik, ondandı belki de.

Bir yanım hak veriyordu ona. Ona açıklama yapma fırsatımın elimden alınışını bilmiyordu. Tabii bu, olayın biraz daha dramatikleştirilmiş açıklamasıydı. O yaz çok şey değişmişti ve lise aşkımı, hayatımda ilk sıraya koyamayacak kadar zor zamanlardan geçiyordum. Açıklama yapmama izin verseydi farklı olabilirdik. Güven sorunları baş göstermişti ama yine. Bana güvenmeyen biriyle olamazdım. Ben de sevgimi kalbime gömmek uğruna ondan nefret etmeyi göze aldım.

°°°

radiohead-creep
dinleyin dinlettirin

better than me, rinsagiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin