"Çok acıyor mu?" Elleri, karşısındakinin yüzünde dolanırken zor duyulur fısıltıları odayı dolduran tek sesti. Ocak ayı biterken, yerleri süsleyen karların erimeye yüz tuttuğu günlerden güneşli biriydi. İkili arasındaki gerginliğin varlığını koruması bir yana, ikisi de her an patlamaya hazır bir bomba misali gezerken günlerdir, ikisi de patlamanın yaşanacağı günü kestirememişti.
Rin, bir süredir yaptığı gibi İsagi ve arkadaşlarının oturduğu masanın çaprazına denk düşen, okuduğu kitaptan başını kaldırdığı an İsagi'yi görebildiği masada oturuyordu. Tersliklerin bir araya gelmesiydi aslında sorun. Sae ve ardından sevgilisinin, ki pek iyi anlaşabildiği biri değildi, içeri girmesi ilk adım olmuştu. Normal şartlarda İsagi'ye bakmak dışında gözünü okuduğu kitaptan almayan Rin'in gözleri abisinin içeri girerkenki figürüne kilitlenmekte gecikmemişti. Sae sevgilisiyle konuşmakla meşguldü yine de. Her zaman Rin dışında her şeyle meşgul olduğu gibi.
Gözleri buluştuğu an, Sae'nin başka masaya yönelen adımları Rin'in oturdğu masaya ilerlemişti. Birkaç samimiyetsiz muhabbetin ardından izin alınmadan oturulan iki sandalyenin üzerine Rin'in kalkıp gitmemesinin tek sebebi İsagi'ydi.
Sae'nin, geç de olsa İsagi'nin varlığını fark etmesi de yardımcı olmamıştı.Rin her nasılsa kendini yerde, elleri Sae'nin yakasına yapılmış hâlde bulduğunda hatırladığı tek bir şey dahi yoktu. Kim olduğu, neden sinirlendiği, karşısındakinin kim olduğu, içinde bulunduğu durum. Saf öfkeydi kanını kaynatan. Beyaz gömleğin yakasındaki belirgin kan lekeleri midesini bulandırıyordu. Kimin kanı olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.
Kulağına, annesinin küçükken uyuması için mırıldandığı şarkıların hissettirdiklerini tekrar tattıran sesi duyduğunda duraksamıştı. Omuzlarına konan iki el, onu geriye çekerken direnmemişti bile. Teslimiyet duygusunu iliklerine kadar hissetmişti yalnızca sesinin karşısında.
Şimdi ikisi de yurt odasında oturmuş, sessizlik batağında her saniye daha çok boğulurken odada nadiren duyulan tek şey İsagi'nin kimi zaman anlaşılmaz fısıltılarıydı. Rin kesinlikle gözlerine bakmıyordu, başı yere eğikti. Gözleri bazen elindeki eklemlerde dolanıyor, açık yaralara öylece bakıyordu. Abisinin yakasında gördüğü kanların bir kısmının kendine ait olduğunu öğrenince bir süredir hissettiği mide bulantısı daha da artmıştı.
Zihninde yalnızca Shidou'nun her zamanki alaylı tavrını takınırken Sae ve İsagi'nin geçen sene ne kadar yakın olduğunu, herkesin onların birlikte olduğunu düşündüğünü, Sae'nin İsagi'ye derslerinde yardım edişini ve Sae'nin İsagi'de gördüğü potansiyeli anlatışı dolanıyordu. Sae, ona nasıl bu kadar yakın davranabilirdi? İsagi tüm bunlar yaşanırken neden kendini durdurmamıştı? Kendisiyle dalga geçer gibi konuşan Shidou'nun neredeyse üstüne atlamıştı günlerdir içinde bırakan öfkeyle. Sae de ikisini ayırmaya çalışırken nasibini almıştı tabii.
"Neden bunu yapıyorsun?" Rin'in saatler sonra ettiği ilk laflar İsagi'yi şaşırttı. Neden bunu yapıyordu? Senenin başından beri eğitim hayatı yetmemiş gibi özel hayatını da mahveden bu herife neden bu haldeyken yardım ediyordu? Tam da dönüşebileceği canavarı, içindeki öfkeyi gördükten sonra. İsagi zorda kalmadıkça şiddete başvurmaz, insanları kelimeleriyle incitmeyi tercih ederdi. Bu yöntemin çok daha kalıcı ve etkili olduğunu uzun süre önce öğrenmişti.
Her halini gördüğü, karşısında annesinin en sevdiği vazosunı kırmış küçük bir çocuk gibi suçlulukla oturan bu adamdan kopamıyordu. Onu bu kadar çabuk bırakması gerektiği için pişmanlık duyuyordu. Ona, onu kullanması gibi iğrenç şeylerin olabileceğini düşündürdüğü için kendini suçluyordu. Rin'in, bundan 2 sene önce gözü kapalı ona güvenirken, şimdi bu noktaya gelmelerinde en çok kendi payı olduğunu biliyordu.
"Yanağındaki morluk için krem alalım yarın." Eli, karşısındakinin yara bere içindeki elini kavrarken konuştu. Bu yaralarla da ilgilenmeliydi. Yine de Rin'in şaşırmış ifadesi gözünden kaçmadı. Onu her halükarda kabul eden birinin olma ihtimali bile Rin için rüya gibiydi.
"Gitmek, bu sefer planlarım arasında yer almıyor, Rin. Şimdi kaldır şu kafanı da Shidou'nun söylediklerini anlat." Nasıl söyleyebilirdi, onu ölümüne kıskandığını? Shidou'nun tek bir lafıyla deliye döndüğünü. Cevap vermek yerine başını olumsuz anlamda salladı. Bilmesine gerek yoktu. "Hatırlamıyorum bile."
Geçen saatlerin ardından ,Güneş yerini yavaşça Ay'a bırakmaya başlamışken, ikili yan yana oturuyordu, sesleri çıkmadan. "Tekrar gidersen, neresi olursa olsun seni bulur ve tanınmayacak hale getiririm." İsagi'nin dudakları kıvrıldı. "O halde bana güvenmekle başla. Sana bir şey dediğimde sorgulama, bana inan. Sana 'Sae ile aramda hiçbir şey olmadı ve olmayacak.' dediğimde bana güven, Rin. Başka aptalların aksi sözlerine değil."
"Bana, onlara güvenmem için malzeme verme, Yoichi."
oh yaz tatili
ŞİMDİ OKUDUĞUN
better than me, rinsagi
Fanfiction"push me away, then beg me to stay" ♡ eski sevgili olan Rin ve İsagi, ayrılıklarından 1 sene sonra aynı üniversiteye düşer. -- 22.09.23 - #rinitoshi etiketinde 1. 05.07.24 - #yoichi etiketinde 1.